NECATİ SARICA
Tanrının Gölgesidir Analar
Yüzümü gökyüzüne çevirdim gözyaşlarım silinsin diye
ayak basılmamış topraklarına
suyun ağzından aldığım akılla suskun bir gecede belki Tanrı’nın gölgesini
huzurunda ellerime kına yakılsın
bir buluttur akıp giderken toprağın rahmine
doğunun üzerine örtülen örtüler yakılsın diye
çarşılar içinde bir güz kışlar geçecek
bahar gelecek toprağın rahmine
öylesine ucuz ettikleri her şeyi ve doğunun üstüne örtülen örtüleri
bu küfür kim bilir kaç mevsim daha görür
Bütün bu ülke yüzünü gökyüzüne çevirir
yarının eflatundan mordan başlayan çekirdeği
bir bulut olur akar gider toprağın rahmine
burası bir kabul havzası bütün bu ülke
bu ülkede altı kanlı çizilmiş geçmiş olsun günlerine
huzurunda ellerimize kına yakılsın
Tanrı’nın gölgesi bir yağmur
çıkarken güneş battığı yerden doğduğu yere
biçilmiş buğday kokuları bulutlar içinde
sokaklardan yükselen
büyüyen bir sevincin siperinde
secdelerle emzirdiğimiz çocukların
oğullarımız ve kızlarımız büyümektedir
evler de şimdilik acılarını biriktiriyor
babalar da evlerine dönecek henüz erimiş kar taneleriyle
bıçak keskinliğinde gelecektir babalar
henüz biçilmiş buğday kokuları arasında bulut gibi atlara binmiş
ve analar bu ülkede evlerinde acı biriktiriyor
günden güne yansın diye dağlar
analar saçlarını saklar da ellerine kına yakar
yağmura bakar Tanrı’nın gölgesidir diye
analar
babalar
oğullar ve kızlar.