BURAK ÖZKANOĞLU
Türk Şiirinde Bir Sapkın Taş Necati Sarıca 3
“Tanımsızlığın eşiğinde şiiri aramak”
Sarıca, şiiri tanımlarken alışılmış cevapların dışına çıkmayı tercih eder. Kendisi ile yaptığım röportajda şair şiiri şöyle tanımlamaktadır:
“Şiir nedir? Şiir, birçok şey söylenebilir. Aşk gibi işte adam en basitinden en arabeskinden aşk deliliktir diye başlıyor. Ondan sonra aşk bir olmadır, diyor. Aşk, kendinden geçmedir, diyor. Aşk, bir başkasında var olduğunu hissetmektir, diyor. Bir başkasının aynasında kendini görmektir, diyor. Bu şekilde bir şiir için binlerce tarif ve tanım yapılabilir.” diyerek şiirin bariz bir tanımı olmadığını vurgular.
Bu nedenle bir tanıma sığınmaktansa tanımsızlığa sığınmayı tercih etmektedir. Necati Sarıca için şiir tanımsız bir olgudur. Şairin yazmış olduğu bütün şiirler tek bir şiirin arayışıdır.
Necati Sarıca’nın şiir ile olan uğraşı 45 yılı aşkın bir süredir faal olarak devam etmektir. Şair, bir şiir kitabı ve internet ortamında kendisinin de kurucuları arasında olduğu ve ciddi bir takipçi kitlesi olan internet sitesi dışında şiirlerini hiçbir yayın organında yayınlamamıştır. Şairin kendi ifadesiyle söylemek gerekirse Sarıca, şiir üzerine çalışan değil şiir için çalışan bir şairdir.
Röportajda da belirtildiği gibi şair için şiir bir söz sanatı bir anlatı bir tanımlamadan öte bir olgudur. Şair, şiir yazarak bir nevi kendi iç dünyasını yansıtmaktadır. Şairin asıl amacı kendisini ortaya çıkarmaktır. Bu doğrultuda duygularının o iptidai yansımasını, doğallığını önemseyen şair aklı geri plana iterek duygularını kaleme almaktadır. Şair, ortaya çıkan bu yaratıyı şiir olarak adlandırmaktadır. Bunu da kelimelerin kâğıt üzerinde oynaşması olarak tarif etmektedir. Ayrıca şiir yazmayı bir cezbe hali bir çekilme olarak yorumlayan şair aslında bu duyguya tutkun olabileceğini, şiir yazarken rahatsızlığından kaynaklanan bütün o dayanılmaz ağrılarını unuttuğunu ifade etmektedir.
Sarıca, şiirlerini kaleme alırken birçok kaynaktan beslenmektedir. Bu kaynakların başında hayat tecrübesi gelmektedir. Şair, beslenmiş olduğu hayattan şu ifadelerle söz etmektedir:
“Kitaplar, bilgiler, aşklar, romanlar, bakışlar, bir kafenin içerisinde otururken kazara, mahcup bir kız çocuğunun bardağı yere düşürdükten sonraki mahcubiyetinin on milyon bin kat artması ve bunların hepsi şiire kaynaktır.” diyerek şiirlerindeki temanın zenginliğine de bir yandan değinmektedir.
Bunun yanında şair için diğer bir önemli kaynak ise müziktir. Halk edebiyatı unsuru olan türkü ve batı tarzı bir müzik olan jazz şair için önemli bir yere sahiptir. Şair, Doğu-Batı sentezi sergileyen bu yaklaşımıyla şiirlerini desteklemektedir. Şair için türkü Doğu’yu jazz Batı’yı temsil etmektedir. Şair bu iki unsurdan sıkça beslendiği için bu sentez ile aşk, gurbet, özlem gibi evrensel duyguları ele almıştır. Sarıca’nın sinemaya olan ilgisi şiirine de yansımıştır. Şiirlerinde sinemanın tekniklerinden de yararlanmaya çalışmıştır. Beslendiği kaynağın hayat olmasından mütevellit bunun sınırsız olduğunu belirten şair, bu durumu “Kendim, bugüne kadar oluşmuş ben ne ise kaynağım da o tabi bunun içine neyi sığdırabilirsek sığdırabiliriz.” cümlesiyle somutlaştırmıştır. Büyük bir kelime dağarcığına sahip olan şair, şiirlerinde coğrafya, tarih, mitoloji, tıp, müzik, doğa, tasavvuf ve İslam kültürü vb. birçok alandan beslendiği görülmektedir. Şair bu alanlardan beslenirken seçtiği sözcükler üzerinde kuyumcu titizliğiyle çalışmakta ve Türk diline katkıda bulunma bilinci taşımaktadır.
(Devam Edecek)
Türk Şiirinde Bir Sapkın Taş Necati Sarıca 3