Ev Sahipliğinde
Mesut Uçakan ile
Sinema Üstüne
Çevrimiçi Etkinlik
Mesut Uçakan, Sinema Akademisi’nin ev sahipliğinde "Uçakan'la Sinema Üstüne" başlığıyla düzenlenen çevrimiçi etkinlikte tecrübelerini paylaştı.
Uçakan, Türk sinemasında dijital değişimin çağ atlatan bir değişim olduğunu söyledi.
Uçakan, dijital platformlarda sinemaya girmeyen pek çok yapımın da izleyiciyle buluştuğunu anlattı."Hala sinema sektörü yürüyor, orada filmler çekiliyor, kapalı salon sinemalarında oynuyor. Bunlar büyük ölçekte hasılat rekorları kırıyor ise de yavaş yavaş bu dijital hayat çerçevesinde de filmler üretilerek dijital platformlarda seyirciye sunuluyor." dedi.
Uçakan, bir film dağıtım platformu kurmanın kolay bir şey olmadığını belirtti: "Dünyaya hitap eden ya da Türkiye kapsamında bir film dağıtım platformu kurmak belli bir yatırım gerektiriyor. Bu yatırımı da çoğu kişi yapamadığı için henüz buradaki yapılanmalar çok fazla değil." dedi.
Sektörde milli değerlere sahip yapımların yer aldığı bir dijital platforma duyulan ihtiyacı dile getiren usta yönetmen, "Büyük dağıtım firmalarına giremeyen ama kendi değerlerimize sahip bir platform oluşturmak çok büyük bir ihtiyaç olarak karşımızda diye düşünüyorum. Bu da bir yatırım gerektiriyor, biz en azından dijital platformda böyle bir şeyi kurabiliriz diye düşünüyorum. Her televizyon kanalının dijital platformda yayını var. Ama sinema odaklı fikir ve estetik olarak sinemaya önem veren, sinema yapma heyecanındaki teşebbüsleri kast ediyorum." dedi.
Anadolu'da çekilecek filmlerin de bu şekilde önünün açılabileceğini belirten Uçakan, "Böyle bir dijital platform kurmak demek ilerleyen dönemlerde Ortadoğu ve Orta Asya ölçekli filmlerin platformunu kurmak demektir. Batı'da da yine bizim inancımıza dayalı çekilen Batılı yönetmenlerin çektiği filmler var. Onları bir araya toplamak gerekiyor. Buna ciddi yatırım yapılması lazım." dedi.
İslami kavramlarla düşünmenin dahi kimilerini rahatsız ettiğini anlatan Uçakan, "Sinema anlatım biçimi olarak görsele hitap eden iletim araçlarının en başında yer alıyor. Siz bir mesajı iletmek istediğinizde, davanızı karşı tarafa anlatmak, inancınızı tebliğ etmek istediğinizde en mükemmel anlatım biçimi olarak karşınıza sinema çıkıyor. Fakat Müslümanca düşünme çabası içerisindeki genç sinemacılara bile bu kavramlarla yaklaşamıyoruz, Batılı kafaların o kadar kültürel baskısı altındalar ki kelimelerle de olsa 'Sinemada irşat ve tebliğ' dediğimiz zaman, 'Gerici, yobaz, sen hala oralarda mısın?' denen bir koruma süreciyle karşılaşıyoruz. Oysa irşat ve tebliğ İslam'ın nirengi noktasıdır." değerlendirmesinde bulundu.
Uçakan, hem festival hem de gişe filmlerine bakıldığında ahlaki kaygılar çerçevesinde yer alan çok fazla yapımın bulunmadığını dile getirdi:
"İnsani gerçeklerle ilgili bir şey anlatırsanız, ahlaki olduğu zaman uluslararası festivallerde çok yadırganmazsınız ama işin içerisine inancınızı hissettiren bir dokunuş kattığınız zaman yüzde doksan festivaller size kapılarını kapatır, orada birşey yapma şansınız olmaz."
"Ruh planında yeniden bir dirilişe ihtiyacımız var"
Mesut Uçakan, bazı yönetmenlerin dini kimliği biraz da olsa kabullendikten sonra çeşitli zorluklarla karşılaşmaya başladığının açıkça görüldüğünü söyledi:
"Dünden çok farklı bir yerdeyiz, bizim dava olarak yürüttüğümüz hareket Türkiye'ye hâkim bir iktidara yol açtı. Ama şimdi ruh planında mükemmelleşmeye yönelik yeniden bir dirilişe ihtiyacımız var. Bu yangını biz yeniden yaktığımız zaman ne kadar da şikâyet ettiğimiz kişi varsa hepsi canla başla o davanın peşine takılacaktır. Bundan eminim. O cevher ve ruh bu toplumda var, yeter ki onu alevlendirmeyi bilelim. Bunun en çarpıcı örneğini 15 Temmuz'da gördük."
Uçakan, yönetmen ve yapımcıların her iki sektöre film yaparken de yaşadıkları zorluklara değindi: "Asıl suçu biraz da davaya soyunmuş sinemacılar olarak kendimizde bulmakta fayda var. Biz ne kadar inancımızı mükemmel yaşıyoruz onu sorgulayalım. Eser vermeye çalışıyorsak önce biz kendimiz eser olmak konumundayız." dedi.
Uçakan, son yapımlarından Anka Kuşu ve Suveyda filmlerinin yapım sürecine ve etkilerine değindi:
"Ben hidayeti kafada bir lambanın yanması olarak görüyorum. Ama lambanın tuşuna basan Allah-u teala, o zaman aydınlanıyor. Buna vesile olmak en büyük kıymet. İçimizde yanması gereken daha binlerce lamba olduğu için sürekli hidayet dilemek, sürekli aydınlanmayı dilemek lazım. Ben kelime-i şehadet getirdim eyvallah Müslümanım diyip yetinmemek lazım, hayatın çok gerçekleri var. Tabi benim o sancılarım önceki filmlerimde de var. Kelebekler Sonsuz Uçar'da da enteresan dokunuşlar var."
Yaklaşık bir saat süren etkinlikte Uçakan, katılımcıların sorularına da cevap verdi.
Sinemaya 1977'de adım atan ve 1978'de senaryosunu da yazdığı "Lanet" adlı filmi sinemaseverlerle buluşturan usta yönetmen, "Reis Bey", "İskilipli Atıf Hoca / Kelebekler Sonsuza Uçar", "Kavanozdaki Adam", "Yalnız Değilsiniz", "Ölümsüz Karanfiller" ve "Anka Kuşu"nun da arasında bulunduğu çok sayıda filmiyle tanınıyor.
Uçakan ile Sinema Üstüne Çevrimiçi Etkinlik
Uçakan ile Sinema Üstüne Çevrimiçi Etkinlik