Yalova’da Sanat Rüzgârı
Bir Öğretim Yılında Sanat Alanında Yedi Türkiye Derecesi Birden Yalova'ya Kazandıran Okul:
Yalova Nene Hatun Mesleki Ve Teknik Anadolu Lisesi
Yalova Nene Hatun Mesleki Ve Teknik Anadolu Lisesi bu sene sanat alanında art arda aldığı başarılarla dikkat çekiyor. Sadece bir öğretim yılı boyunca şiir, deneme ve kısa film alanlarında yedi Türkiye derecesi ve pek çok il derecesi aldılar.
Öğretmenlerinin ve idarecilerinin de desteğiyle pek çok alanda başarılı çalışmalara imza atan öğrenciler bu sene Yalova’nın da gururu oldu.
Ankara Mamak belediyesi tarafından Türkiye çapında düzenlenen şiir yazma yarışmasında Nene Hatun öğrencisi Ceren Özdemir Yalova’yı temsil ettiği yarışmada Türkiye birinciliği aldı. Bu sene beşincisi düzenlenen sorumluluk temalı 'Türkiye Değer Ödülleri'nde Ceren Özdemir yine şiir dalında Türkiye derecesi aldı. Ceren Özdemir aynı zamanda il çapındaki pek çok kompozisyon yarışmasında da dereceler almakta…
Öğretmenleri; “imge yüklü güçlü dizeleriyle şairlik yolunda hızlı adımlarla ilerleyen 12. Sınıf öğrencisi Ceren Özdemir’in şiirlerini yakın zamanda çeşitli edebiyat dergilerinde göreceğimize inanıyoruz.” dediler
Başarılar şiirle sınırlı değil elbette. Yine atölye öğrencileri ve Grafik ve fotoğrafçılık bölümü öğrencilerinin edebiyat öğretmenleri Segah Gümüş'le birlikte çektikleri, okuldaki engelli bir öğrenci olan İrem’in hayatının konu alındığı 'Adım Adım Umuda' adlı kısa film de Kütahya da liseler arası 'Engelsiz Kadraj' kısa film yarışmasında Türkiye derecesi mansiyon ödülü aldı. Filmde pek çok sahnenin çekilmesinde İrem Özdemir’in desteği büyük… Öyle ki İrem filmde söylediği şarkıları bile kendisi bestelemiş. Ve asıl ilgi çekici nokta ise; İrem Özdemir ve Ceren Özdemir ikiz kardeşler. İkiz kardeşlerin bu sanatçı kişilikleri, “sanatın genetik yatkınlık taşıyan bir tarafı da var galiba” diye düşündürüyor insanı.
Adım Adım Umuda | Kısa Film
Yine Grafik ve fotoğraf alanı öğrencilerinin; öğretmenleri Segah Gümüş ve Sema Selim eşliğinde çektikleri 'Tebessüm' adlı kısa filmleri de Türkiye Değer Ödülleri 'kısa film' dalında Türkiye derecesi alan kısa filmlerden…
Tebessüm | Kısa Film
Artvin milli eğitim müdürlüğünün Türkiye çapında düzenlediği liseler arası "Göğe komşu topraklar Artvin" konulu şiir ve deneme yarışmasında 145 eser arasından iki dalda da derece aldı Yalova Nene Hatun Mesleki Ve Teknik Anadolu Lisesi öğrencileri.
Şiirde Ceren Özdemir "Gerdanımda Deli Çoruh" adlı şiiriyle Türkiye birinciliği, Gökçe Öztürk ise deneme dalında “Kalbimin Kıyısında Bir Notadır Artvin” yazısıyla Türkiye üçüncülüğü aldı.
Fanzin Dergi "Dehliz"
Elbette bu kadar başarının arkasında güçlü bir edebiyat sevgisi var. Onlara yazmayı sevdiren aynı zamanda kendisinin de dergilerde öyküleri yayınlanan edebiyat öğretmenleri Segah Gümüş’ün yürüttüğü yazarlık atölyesi öğrencilerinin üst üste aldığı başarılar dikkat çekici. Atölyeden çıkan "Dehliz" adlı fanzin dergi de başarılı yayınıyla dikkat çekiyor.
“Dehliz” fanzin dergisi de Türkiye çapında yapılan "9/12 Fanzin Yarışması”nda 160 fanzin arasından en iyi beş fanzinden biri seçilmiş ve Türkiye çapında dağıtımının yapılmasına hak kazanmış.
Bir meslek lisesinde yazmayı sevdiren bunca derecelere imza attıran başarılı öğretmen ve idareci kadrosunun başındaki müdür Zeynep Hacıbektaşoğlu da müdürlük kariyerinde henüz yolun başında olsa da Yalova Nene Hatun Mesleki Ve Teknik Anadolu Lisesi için güzel bir gelecek vaat ediyor. Lisenin yeni müdürü; öğretmenleri, öğrencileri desteklemesi ve yarışmalara teşvik etmesiyle dikkat çekiyor.
Yalova’nın yükselen yıldızı Nene Hatun Mesleki Ve Teknik Anadolu Lisesi ezber bozan bir okul… Genel kanıların aksine bir meslek lisesi olarak edebiyat alanında yazar şair adayı öğrenciler yetiştirmeye aday olmuş.
Öyle görünüyor ki bu ezber bozan okul; Ceren Özdemir, İrem Özdemir ve Gökçe Öztürk gibi daha nice yeni isimler kazandıracak sanat dünyasına…
CEREN ÖZDEMİR
Mavi Gamzeli Kadına
Yazmaya attığım ilk adımım,
kızıl saçlarına
tutturduğum
ürkek çocukluğumdu.
Ak düşmüş diyemiyorum
dalga dalga yalpalanan saçlarına.
Yaşlanmaz o.
Düşmez halden.
Yuvam,
İlacım,
Bakıyorum nemlenmiş kirpiklerin
Ok gibi saplanıyor çocuk yüreğime.
Şakaklarına kurulmuş bir ressam zaman.
Tecrübe savuruyor gözlerine
gençlik çalarken avuçlarından.
Sorsam diyorum
sarılsam sonra…
Konuşsa biliyorum
tüm yıldızlar kayacak saçlarından…
Anlarım diyorum,
Yara olunca,
sus pus kanayınca anlarım.
Sen acıyınca dağılıyor gökyüzümün saçları.
Sen ufkumun pembelere dolanmış kız kulesi…
Dalgakıran semada,
Yalpalayan fakat yıkılmayan
mağrur bir ateşböceği.
Karakış ortasında Eylülü çatlatırcasına gülüyorsun.
Serinliyor yaralarım,
Gamzelerinden süzülen mavilikler
gökyüzümü bahara boyuyor.
Cennet ayaklım
Çarem
Körpe yıllarını şahlandıran gelinliğisin kalemimin.
Ve yine sen
Bi çare köy toprağının bereketisin.
Evet yine sen diyorum
senden öğrendiğim harflerle
Sen!
Avuçlarında babalığa durmuş nasırlar,
Şakaklarında harman savuran bir hırsızken zaman
Gül kokan koynunla sen!
Vatanımsın
Arkamda duam
Sırtımda dağım
Solumda yatan
Sen anamsın!
CEREN ÖZDEMİR
Kuleler
Tuhaf giyimli bir kadın,
Omuzlarından taşıyor kuleler
Kulenin en büyük penceresinde üç çocuk yüzü
Ufak olan tıpkı annesi…
Geçip gidiyor kadın.
İnceden ter kokusu karışıyor havaya.
Öyle ya evlatları için terliyor kadın.
Cam kenarındaki kadın
mahcup sesiyle bölüyor yolculuğumu,
Yalnızlığından dem vuruyor.
Kule…
Kulelerin dökülüyor teyze ağlama!
Gitmiyorlar bir yere.
Omuzlarına tırmanıyorlar
Ellerindeki çizikleri aralıyor gözüm.
Yüküne omuz verecek kimsesi de yok ki
Ağır geliyor…
Yürüyor kadın,
Biriken yalnızlığına,
ağırlaşan omuzlarına kafa tutarcasına
Takvimdeki sayılarla yarışan
Kuleler devleşiyor
Ellerim, ayaklarım, gerçeklerim büyüyor.
Aynadan yansıyan bir çift omuz
Benim omuzlarım,
Kahraman edalı bir kadın…
Siması belirsiz
hasret yanaşıyor gözbebeklerine
Altın pervazlı pencereler,
devasa bir kapı …
Tebessüme boyanıyor birden kule.
Kadının saçları beyazlamış,
eskiyi özlüyor dudakları.
Gülmeyi, sahiden gülmeyi…
Dünyamı ayakta tutan kadın…
Yalpalanan geminin direğini
tutmakta annemin cefakar omuzları
"Son durak!"
Can pazarı sabahın seheri
Meydan okuyan bir çift ayak sesi yaklaşıyor.
Dans eden kızıl saçları
Evrene direniyor kadın inatla.
Zaman kulelerdeki tüm boşlukları iyileştiriyor.
Bastona sarılan yaşlı amca
Omuzlarına çakılı kuleleri tutuyor perçeminden
Rüzgara direniyor
Poyraza, yağmura…
Yıkılırsa her şey bitecek
Biliyor yaşlı adam.
Kaçtığı onca yıl omuzlarında şimdi
Bir ses; "tık tık tık!"
Fazlasıyla yakından, kulağımın dibinde sanki…
Evet evet kulemin bekçisi çekiyor kulaklarımı.
"Şimdi ders saati!"
GÖKÇE ÖZTÜRK
Kalbimin Kıyısında Bir Notadır Artvin
Hayde tulumm!” ,“Halay başı ses ver!”, “İiiiuuuhuuu” bir tulum sesi duymaya görsün yerinde duramaz olur havasından mı suyundan mı bilinmez başlar qicin etmeye burada insan. “Savuş oyna!!” “Dik oyna!” Önce bir tuluma nefes olur sonra horonda buluşur yürekler. “Hayde hemşinnn!” Çağrıyı duyan hiç bir engel tanımaz önünde.
Dağların eteklerini mesken tutmuş gökyüzünde bir şehirdir Artvin. Yeşil boyayı seven bir ressamın tablosudur bu kent . Sanayi canavarının henüz yutamadığı yer olarak da tanımlanabilir. Yeşilin toprağı bir anne merhameti ile kucakladığı, mavisinin gökyüzüne eşlik ettiği, hırçın sularının her kalbin kıyısına notalarını bıraktığı bir cennet düşleyin.
Yeşillik işte deyip geçmeyin. Bu yeşillik sıkıca sarar toprağı bir ana gibi kundaklar. Her köşesine serper merhameti. Suyuyla, ağacıyla, taşıyla, toprağıyla güzel şehir Artvin diyoruz biz ona. Eski adıyla ''Livane'' …
Artvin, sert havası, uslanmayan suyuyla Türkiye'nin göz bebeğidir. Burada büyüyen ‘toprak çocuklar’ düşmeden büyüyemeyeceklerini küçük yaşlarda öğrenir. Artvin, doğanın yetiştirdiği evlatları sarar sarmalar çetin vadileriyle. Bu dağları ayakta tutan güç, Artvin insanının köklerine olan bağlılığıdır.
Ağlarken güldüren, sinirlendiren hem susmayı öğreten hem de biriken her şeyi bir gel gitle savurabilen bütün zıtlıkların bir arada bulunduğu doğanın anasıdır o. Aynı tulum sesiyle hem ağlatan hem oynatan şehir.
Asırlar önce atalarımızın bıraktığı kültürü en iyi muhafaza eden yerlerden biridir aynı zamanda. Bir Artvin kültürünü benimsemiş yürekler şimdi bu topraklarda yaşar kardeşçe. Her sene tazelenir bu kültürün bir parçası, boğaların sert boynuzlarında. Daha da sağlam adımlarla Kafkasör yaylasına gider festival çılgınları, dudaklarında beraberlik türküleri….
Çoruh nehrinin azgın sularına kaptırırken aşkını, kendinden bir parçayı katmak ister bu nehre insan. O yüzdendir ki liseli âşıkların sevdaları hep bu nehirde sınanır.
Mecburiyet caddesinden çıkarken, gökyüzüne kurulan bir kent olduğuna bir kez daha şahit olunur Artvin’in. Hayata dair en güzel tecrübedir burası, hayata atılmadan önceki son sınav… Puslu dağların arkasına saklanmış tarihin geride bıraktıklarıdır.
Hayatın zorlu yamaçlarına inat neşe doludur Artvin insanı. Kendini bir anda festivalde bulunca unutur her şeyi. Boğalar savururken boynuzlarını, yiğitler çıkar meydana. Horon başladı mı ne boğa kalır ortada ne yiğit. Tek yürek olur bedenler ve her vurduğumda ayaklarını toprağa, ulu dağlar yankılanır. Suyu, toprağı bereketli Artvin’in kırmızı benekli gümüş tenli alabalığı nehirlerini süsler.
Korkutsa da köylüyü, kış gecelerinin en fantastik öykülerine konudur Boz Ayı. Macahel balı şifadır umut bekleyenlere. Sarp dağları hiçbir gücün dizginleyemediği nehirlere barajdır.
Deriner barajı, Çoruh’un durağı ve susuzluğa karşı bir direniş noktasıdır. Tahtadan evleri, köprüleri ile doğayla uyum içindedir.
Kaç liman gemi beklediğini unuttu bu ülkede ? Kaybetti olması gerektiği yeri. Artvin yeşilin maviye en çok yakıştığı yerdir. Her şey, bir fazlası değil doğada olanın doğaya katılmasıyla oluşan bir döngüdür. Yok etmeyi katiyen kabul etmeyen bu kent, dünyanın modern dağları gökdelenlere karşı Karçal dağlarını tercih eden mert insanların yeridir.
Demlenir çaylar bakır çaydanlıkta her yudumu farklı bir tat verir o çayın. Nedendir bilinmez ama aynı çayı hangi diyarda içersen iç alamazsın o tadı. Lezzetli mutfağı ile de her insanın ilgisini çekebilecek güce sahiptir Artvin. Cağ kebabı, siloru ve bin bir çeşit lezzetini içinde barındıran bu kent sadece görülmeye değil yaşanmaya değer bir cennettir.
Oralarda ölünün ardından yakılan ağıtlar dahi bir başka dokunur yüreklere. Gök ağlar duramaz yerinde. Peki yer bırakır mı sevdiğini yalnız? Hüzün kokar çiçekleri buram buram. Bu yüzdendir ki Artvinli biri yapamaz başka diyarlarda. Özler cennetini. Kuymak, hamsili pilav, keşkek kokusunu; sisli dağlarını, inatçılığını, hırçınlığını toprağın, özler ve ilk fırsatta memleketine döner gidenler.
Hayat kimileri için bir sıfır yenik başlatır yaşamak denen serüveni , kimileri için de beraberedir maç . Artvin de bu alemde kaderi dağlara emanet edilmiş bir körpe çocuk misali, hayata bir sıfır yenik başlamıştır. Sarp dağlar, anne yüreğiyle sarıp sarmalamıştır Artvin’i ve o yüzdendir ki bir yiğittir Artvin, Anadolu’nun bağrında.
İşte bu balıkçı oltalarının mavisine, kuşların yeşiline öncülük ettiği şehri görebilmek, en önemlisi hissedebilmek gerek.