Yarin Babilinde Ölmeli
Ölümsüzlüğün gizini çözmüştüm bir bakışta
Frenk yeşili, türkuaz mavisi
Bin yılların hüznü ve aldanmışlık belki
Sonra bir koku tattım, Acem mi, Çerkez mi, bilemem gayrı
Çözüldü gözyaşlarım ılık ılık Fırat mı desem Dicle mi?
“Kırkından sonra değişmek doğaya aykırı” derdi
Putperest bir piri fani
O da yanılmış besbelli, diğerleri gibi
İnancımı yitirdim helvadan; tanrım eridi
İşte böyle kavruk bir çöle eriştim
Tenim yandı, soluğum kesildi
Korkarım ki ne meyhaneler ne sakiler kandırır beni
Öyle ya, yârin Babil’inde, dizlerinin dibinde ölmeli
Sonra usul usul toprağa karışmalı
Bir gül, bir lale ya da bir peri
Nihayetinde anladım ki, muhal bir yaşammış benimkisi