Hayat Sineması

CANER KUT
Hayat Sineması
 
Tepeden bakınca bir sinemadır seyrettiğin
Görüntü gerçeğinden yavaş, sesi olduğundan yüksektir.
 
Doktorum ilaç olarak sinemaya gitmemi salık verdi. Her şeyi unutmam için önemliymiş. Ben de ibret için soruyorum:
Sinema ne kadar hayatın kendisidir?
Meyyit-i müteharrik ümit verebilir mi? 
Ölüm karşısında bir teselli olabilir mi? 
Sinema sonsuzluk karşısında nasıl bir alternatif kurguyu üretebilir? 
 
'Hayatımız sinema değil, sinemamız hayat' demek yeni bir hayal yazgısı üretmek…
 
Sinema, hayat gibi yorum bekleyen bir düş mü, yoksa önceden kurgulanmış bir hayatın hayal perdesi mi olacaktır?
Sinema perdesinin gerisindekiler ile önündekiler, gerçekliğin neresini ifade edecektir?
'Artık, gerçek sinemada!' demekle gerçek hayatı sinemaya yıkan anlayış nasıl bir kurgu peşindedir?
 
Sinema 'bir 'kurgunun gerçek hayatla ispatının' bir ispatı olarak kullanılabilir mi? kullanılıyor mu? Yani, sonraki bir olayın ilk göründüğü yer olabilir mi sinema? 
Bu yönüyle yorumlanmış bir düş ile karşılaşabilir mi seyirci?
 
Yorumu seyirciden alınıp kurgucuya verilmiş bir sinema ne denli bir gerçek hayattır?
Açık ucu köreltilmiş bir sinema diliyle yeni bir düş kurgusu mümkün olabilir mi?
Hayalin ürettiği bir kurguyla önceden haber verilen hayat gerçekte ne kadar yansır seyircinin eline, cebine, beğenisine? 
Ve oradan gerçek hayatına?
 
Sinema bir ibret iken bir ikaza dönüşebilir mi?
Bir haberciye?
Tehdit ediciye?
Teklif ediciye?
Tabir ediciye?
 
Dünya da bir perdedir… “Pek çok ziruh ve zişuur seyircileri bulunur.”
 
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir