Hoş Geldin Vaktin Sultanı

HANİFE DÖNER
Hoş Geldin Vaktin Sultanı
 
Bazen öyle konular vardır ki ne kadar izah etmeye ne kadar güzel yazmaya çalışırsanız çalışın kelimeler kifayetsiz, cümleler yavan kalır. Ramazanın güzelliğini yazmak da böyledir işte.
 
Ramazanın bereketi ilk önce köşemize uğrasın, yazım onun şerefiyle şeref kazansın diye haddimi aşarak bir şeyler yazmaya çalıştığıma bakmayın. Burada iki kelime ediyorsam ‘’Kaleme ve yazdıklarına and olsun.’’ (Kalem/1) diyen Rabbimin bana bu cüreti vermesindendir. Emin olun ki acizlik içinde bir cüret bu. Kelimelerin klavyemden yazıya dökülmesi için yine onun ism-i şerifine sığınıyorum.
 
Aslında gündem çok dolu,  yazacak o kadar çok konu var ki ama Ramazan ayının hikmeti biraz ön sırada. Diğer gündem maddeleri de bir başka yazının konusu olarak kalsın.
 
Bu sene her zamankinden daha hüzünlü daha buruk bir Ramazan sevinci yaşıyoruz. Bütün dünyayı kasıp kavuran bu salgın hastalık sürecinde camide teravih yok, iftar daveti yok, büyükleri ziyaret etmek yok, bayramlaşmak yok, şeker toplamak yok, sıcak pide yok, ramazan davulcusu yok.
 
Bazen kıymet bilmek için "yok"la imtihan edilirsin çünkü.
 
Şimdi biz nerede o eski Ramazanlar desek de, gönüllerimiz mahzun olsa da kalbimizdeki heyecan dipdiri.
 
Bütün bu hasret kaldığımız şeylere rağmen, varlığımıza güzellik katan, gönül ferahlığımız, Rahman'ın en büyük rahmet tecellilerinden birisi olan Ramazan-ı şerifin şerefiyle bir kez daha şereflendik. Bu zor günlerimizde hoş geldi, ne de güzel müjdeler getirdi bizlere. Huzur, merhamet, vicdan, bereket, insanlık ve kulluk getirdi. Bin kapının anahtarıyla, mahzun kalmış kalpleri tamir etmeye, aç kalmışların hâlini anlatmaya, bahçeleri gülle donatmaya geldi.
 
Rabbimiz ne kadar affedici ve cömert ki bunca günaha, isyana, her halimizin ve her şeyimizin onun tarafından bilinmesine karşı cennetin kapılarını bizlere sonuna kadar açtı. Ramazan sıradan bir ay değil,  insanoğlunun ömründeki bereket ve bağışlanma mevsimleri. ’’Oruç, insanın her yıl bir ay katıldığı bir ruh şölenidir. Üstün insanların davetlisi olduğu bir gök sofrasıdır.’’  demiyor muydu Sezai Karakoç oruç yazılarından oluşan “Samanyolunda Ziyafet” adlı kitabında.
Ramazanda şehrin kokusu değişiyor, adeta bir başka kokuyor. Akşam ezanları daha bir huşuyla okunuyor Gülümsemeler daha bir anlam kazanıyor. Hayat renkleniyor, yaşama sevinci ve şükür daha çok artıyor. Aç susuz duramam derken açlıktan susuzluktan ölenleri anlıyorsun. Sabrı, paylaşmayı, açın, susuzun halinden anlamayı yani empati yapmayı öğreniyorsun. Obezite ile mücadele eden ülkelere aslında yemek yemeden de durulabileceğini gösteriyorsun.
 
Her akşam ezan sesiyle bütün bir günün açlığı sonucunda duyulan sevinci tadıyorsun. Ruhlardaki hafiflik artıyor, manevi bir arınma yaşıyorsun. Allah’a kul olmanın, acziyetinin, eksikliğinin,  nefsiyle mücadele etmenin, tüm iyi şeylerin sabırdan sonra geldiğinin farkına varıyorsun. İnsan olmaya, öze dönmeye, kendini tekrar tekrar inşa etmeye başlıyorsun. Kulun Rabbine itaatte son noktaya ulaştığı anları yaşıyorsun. Sabır, şükür ve dua hep seninle beraber olurken ihlasın sağlamlaşıyor.
 
Nimetlerin azlığından yakınırken, suyun, bir parça ekmeğin kıymetini daha iyi anlayıp aza kanaat etmeyi öğreniyorsun. Bütün azaların Allah’ı hatırlıyor, maddi ve manevi sıhhati bir arada yaşayıp ruhun inanılmaz nimetlerle doyuyor.
 
Dilini, ağzını, elini, kalbini, yönünü, yüzünü mühürlüyorsun. Ramazanın ruhunun, aslında Rabbimizin istediği ideal insan modeli olduğunu, insan ve kul olmanın gerekliliklerini yerine getirdiğinden bu ayda bulduğun iç huzurunu başka bir ayda bulmanın mümkün olmadığını idrak ediyorsun. Ateşin terbiye edemediği nefsini terbiye ediyorsun.
 
Kim bilir bir Ramazan daha ömrümüze nasip olur mu?
 
Yine gel cânım Ramazan. ''Ne kadar az şükrediyorsunuz.'' ayetinin muhatabı olmamak için, şükrümüzü senin sayende arttırabilmek için, bizi insan tutmak için,  en çok da kulluğumuzu hatırlatmak için yine gel.
 
Hoş Geldin Vaktin Sultanı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir