İslamcı Şairlerin Yedek İslamcılığı

HAYRETTİN TAYLAN
İslamcı Şairlerin Yedek İslamcılığı
 
İslamcılığı “yedeğine” alan” sağ şiirini “nereye koyacağız?  Bir edebiyat eleştirmenini zor durumda bırakan şey. Teorik olarak ya da edebî çizgi olarak kirli bir çizgi. Nereye koyacağız bunları? “Ortacılar”  “popüler" metinlerin poetik niteliği olur mu? Yeraltı edebiyatıyla üst bir edebiyat inşası mümkün mü? İslamcı libası giyip İslamcılığı yedeğe alıp popüler manzumeler, monist intihal kokan dizelerle genç kızları etkileyebilirsiniz. Sanatsal gerçekliğin izleğinde bu metinlerin bir yeri olmaz. Bu metinlerin bir yâri var. Popülist manifesto yazmak yeni bir şey demek güzel. Edebî temellendirmedeki yeri nedir? Yenileşme atlasındaki rengin nedir? Poetik coğrafyada yeni bir şehir olmanın nicel ve nitel metodolojisini biliyor muyuz? Sosyal antropolojiyle uyumlu mu? Dil psikolojisinin eleğinden geçmiş mi? En önemlisi, sosyolojik metodolojisini tamamlayıp bir gelenek yaratmış mı?  
 
Yoksa, Beş Hececiler, Yedi Meşaleciler, Fecr-i Aticiler, hatta Servet-i Fünuncular gibi birkaç poetik söylem, birkaç dilsel yenilik yeterli olacak mı? Bunları kucaklayan seküler, laik edebiyat tarihçiler vardı. Bunları parlatan sistem vardı. Türk edebiyat tarihinin yeniden yazılması, yeniden adlandırılması yapılarak gerçek edebî kimliğine kavuşması gerekir. Bu bir başka yazının konusu. Sizi, sisteme empoze edecek edebiyat tarihçileri yok. Yusuf gibi giyinip İslam’ı yedeğe alıp popülizmin gölgesinde ideolojik kuşağını bağlayıp kendi mecrasının bağıl papağanı gibi kendi sanatsal doğrularını anlatmak, aktarmak, şiiri sadece öyle görmek demir eritir. Püseğe yedirmeyin şiiri.
 
“Ortamcılar” artıyor. Yunus Emre, Mehmet Akif, Mevlâna, Aşık Paşa, Bakî, Fuzulî, Nesimî, Hallac-ı Mansur gibi şairler mi İslamcı, günümüzdeki şairler mi?  
 
Var mı şimdi böyle bir şair. Hâfız, hatimle teravih namazı kıldırabilecek veya en azından bir aşr-ı şerîf okuyabilecek… Celâleyn Tefsiri'ni 18 defa hatmetmiş, Arapçayı en iyi bilen 4 kişiden biri. Hâfız'ın Divân'ını 18 defa okutan ve "Hâfız'ın hâfızı" diye anılan, Mesnevi’yi Arapça, Farsça, Türkçe 6 şerhten iki defa okuyan bir şair var mı? Bulamazsınız, yok böyle bir şair, olacağı da yok, öyle bir hedef ve gaye yok çünkü şair takımında. Ama çamur atmakta yarışır gayesiz, ufuksuz, çapsız, dertsiz küçük adamlar…
 
"Akif, hüsnü sadâye ve hüsnü tertîle mâlik bir hafızı Kur’an idi. Bize bir teravih namazı kıldırdı ki unudulmak ihtimâli yoktur…Merkez Efendi Türbesinde yapılan nikâhım esnasında okuduğu aşrın in’ikâsatı da el’an kulağımdadır: Sure-i Yusuf'tan birkaç âyet okumuştu. "Lâ tey'esû min revhillâh" kelimelerini öyle bir sadâyi ümid ile telaffuz etmişti ki itminanı ruhu, bu sadâdan açıkça anlaşılıyordu"
(Millet Kütübhanesi me’murlarından Ebüssuud oğlu Suûd Yavası), Hasan Basri Çantay, Âkifnâme, s. 280-281.
 
Alim, mütefekkir, sanatkâr gibi üst nitelleri barındıran kaç şair var? Şiirlerindeki tematik ajandayı açtığımızda İslamcı şiirin çağrışımı, özü, sözü kaç şair var?
 
Yani, Yunus Emre gibi inancımızın, sevgimizin, geleneğimizin özünü veren şiirden bahsediyorum. Keza geleneğimiz de İslam’dır. Hatta türkülerimiz de. Yakarışlarımız bile ölçülüdür, kutsaldır. Ya da Sezai Karakoç gibi bir duruş şairimi miyiz? Şiirlerimiz, metinlerimiz topyekûn bizi yeni bir duruşmaya götürüyor mu? Diriliş, Taha, Asım gibi lirik başkaldırılarınız var mı?
 
Şiir, zaten yüzyıllardır aynıdır. “Öz ile nesne” kök olarak devam etmiştir. Öz (tema) nesne,(formsal ) değişerek, gelişerek, her çağda her yerde kendine özgülüklerle gelmiştir. Yani öz ve nesne (poetik temeller ve tema) değişmemiştir. Yenilik, ilk, değişimin sosyo-antropolojisi farklıdır. Yeni şiir nedir? İlk nedir? Değişim nedir? Bu kavramların sosyal antropolojisi farklıdır. Ayrı bir yazı konusudur.
 
Haydar Ergülen’le ceviz kırarak İslamcı şair olunur mu?  Arkadan saçlarını bağlayarak artistik hava katmak mıdır İslamcı şairlik? İslamcılığın gölgesinde İslamcılığı yedekleyip çakal gibi leşliğe oynayan “ortamcılar “var.  Bu edebiyat “ortamcılardan” temizlenmedikçe edebiyatımızda kirli gedikler açılmaya devam edecektir. “Kalıp” bir tezle yeni bir şiir geleneği oluşur mu? Şiirinizi püsüğe yedirebilirsiniz. Ama sizleri deşifre etmenin zamanı geldi. Muhafazakâr camianın içinde olup İslamcı kimliğini yedekleyip bizleri Allah ve din ile aldatanların şarlatanlığına cevaz mı vereceğiz? Popülist muhafazakâr genç kızlar, gençlerle bir hayran kitlesi oluşturabilirsiniz? Monist, intihal, popülist dizeleriniz de olabilir? Birileri sizi şöhretin kucağına oturmuş da olabilir.
 
Mehmed Akif, Sezai Karakoç, Yunus Emre, Fuzulî gibi misiniz? Çizgin, metinlerin, sözlerin, tavırların, dış görünüşün her şeyin bunlar gibi mi? Ya da Mürsel Sönmez gibi “şiir; duadır” diyebiliyor musunuz?
 
Grek postu üstünde sadece farzları kılmakla sünnetler yerine Juliet’i mutlu edecek hâl döküntüleri içinde olmakla İslamcı olunur mu?
 
İslâm nedir? O’nun kitabı, hitabı, söz bitabı var mı metinlerinizde? Günümüzde, seküler hayatın kucağında ikiyüzlü edebiyatçıların artması beni endişelendiriyor. Dinimizle bizleri aldatan şarlatanlar var? Muhafazakâr camianın içinde yetişmişler. Dinle güçlü bağları yok. Siyasî mecranın kıyısında yer alırlar. Çakal gibi ortadaki leşten faydalanmaya çalışırlar. Belediyelerden paralı programlar, televizyondan paralı programlar, okullarda 400 yakın eseri satın alınıp imza ve söyleşiler. Paralı söyleşiler, her adımı parayla donatılmış meşhur edilmiş muhafazakâr yazarlarımız var. Bir okula gitme şartı 400 eserinin alınması şartı var bunların.
 
Peygamberimizle ilgili kitaplar yazıyor, peygamberimizin adaleti, hayata bakışı, duruşu yok. Peygamber kitabı yazmasının amacı da tamamen ekonomiye yönelik. Çünkü, Efendimiz’i yazacak teolojik bilgi ve duruşa sahip değildir. Biz bunları el üstünde tutuyoruz. Bunların İslam’a ve İslamî duruşa, duruşmaya verdikleri zararları görmezden geliyoruz. Birileri kalkıp ya sen kimsin kardeşim?  Okullar, belediyeler, İslamcı kanallar, vakıflar, dernekler, sendikalar gibi uzayıp giden yerlere iyi rakamlarla söyleşiler yapmak mıdır İslamcılığınız? Kaç para ediyorsun söyle ödeyelim, otur evinde?
 
 İşledikleri gizli büyük günahları burada deşifre etmeye gerek yok. İslamcılığı yedekleyip İslam’la bağdaşmayan buna benzer size onlarca örnek verebilirim. Ve bu şarlatanlar nedense her devirde var. Nedense, Mehmed Akif, Mevlana, Sezai Karakoç gibi medeniyet öncülerimizin de uzmanı. Argümanları iyi kullanıyorlar. Muhafazakâr kimlik revaçta olduğu için bu kimliğe bürünüp iktisadi ve nefsi emeller yarışındılar. Rabbim bunların sayılarını azaltsın, kendilerine gelmelerine nasip etsin. Gerçekten, dine, geleneğe, duruşumuza zarar veriyorlar. Kendi ekmeği ve emeğiyle yıllardır İslamcılığın Okulu olan dergileri, onların direniş ve duruş kalemlerini de zor durumda bırakıyor. Artık, muhafazakâr yazarların şöhret olmak ve para kazanmak hırsı bitmeli. Bu hırs her şeye zarar veriyor. Yıllardır heba edilmiş bir edebiyat, duruşma var? Yazarlık , “âdem” olmayı,  adam kalmayı gerektirir. Arif olan anlar.
İslamcı Şairlerin Yedek İslamcılığı
İslamcı Şairlerin Yedek İslamcılığı
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir