Kayyum İsm-i Celili

MEHMET ALİ BAL
Kayyum İsm-i Celili
 
El-Kayyûm İsm-i Celili öz olarak 'Varlıkları diri tutan, zatı ile kaim olan" manasına gelmektedir. Allah (cc) Zatı ile kaimdir. Başka hiçbir şeye dayanmaz, hiçbir şeye muhtaç değildir. O (cc) Zatı ile vardır, zatından diridir.
 
Kayyum İsmi “Kaa-me/ Ye- kuu-mu/ Kı-yaa-men” Şeklinde gelen قام (Kaf-Elif-Mim) fiilinden türemiş olan bir isimdir. قام fiili bir şeyin süreklilik ve devamlılığını ifade eder. Manası Ayağa kalktı, kıyam etti demektir. “Kayyum” قائم (Kaa-im) isminin mübalağalı halidir. Fiilin bizatihi kendisi sürekliliği, canlılığı, devamlılığı içerirken, bir de bunun mübalağa kipinin olması hayat ve hükümranlığın devamlılığını, tecellilerin şiddetini ihsas etmektedir.
 
Esma mimarisinde Kayyum İsm-i Celili bütün diğer semaya kendi manasını ve hükmünü verir. Öz manası içinde düşünürsek, mesela Rahim ismi itibarıyla “Zatı ile Rahim’dir”; Basir ismi itibarıyla “Zatından Basir’dir”; hakeza. Bütün esma tecellileri itibarıyla Allah’ın (cc) Zatındandır. Başka herhangi bir saik ile veya sebep ile ya da kudret ile değillerdir. Kayyum İsmi her isimde gizli ve amil bir mana ve keyfiyette vardır. Başka bir sebepten değil, Allah’ın zatından dolayı 99 Esma-ül Hüsna vardır, manaları mevcuttur, tecelli ve tezahürleri hükümrandır.
 
Kayyum İsm-i Celili eski mantıktaki ve yeni felsefedeki bütün silsilelerin başıdır, bütün mertebelerin kaynağıdır, bütün varlıkların sebebidir, bütün alakaların yaratıcısıdır, bütün neticelerin yegâne sahibidir. Bütün evren Kayyum isminin tecellisinden mahrum kalsa dağılır, mahvolur gider.
Evrende devasa yıldızların ve diğer gök cisimlerinin insan aklının alamayacağı hızlarla dönüp durmaları, adeta uzay boşluğunda aklımızın çok ötesinde bir hayatiyetin devamı, o olağanüstü nizam ve hayatın sona ermemesi Kayyum isminin cilvelerindendir.
 
Blaise Pascal’ın “Düşüncelerini” büyüleyen, süsleyen ve mana katan bu esrarlı ve hikmetli evren ve hadiseleridir. Öyle bir hikmet ve esrar ki, bugün hala evreni bir arada tutan enerjinin büyük bir kısmının kaynağı ortaya çıkarılabilmiş değildir. Ortaya atılan değişik teoriler mevcuttur. Mesela yakın zamanlarda evrenin bir arada dağılmadan ve bozulmadan hareket halinde olmasına yetecek enerjinin kaynağı olarak uzay boşluğunda bulunan “Karanlık madde” gösterilmektedir. Fakat bunun esrarı tabi ki çözülmüş değildir. Şunu anlıyoruz ki, evrendeki itme ve çekme yasaları (Dafia ve cazibe kanunları) Kayyum ism-i Şerifinin tecellilerinden biri olabilir. Ancak, bu sahadaki ilim bir kısmı itibariyle bize açıktır. Tamamını kuşatmak, ihata etmek mümkün değildir. Hikmet ve ilim yönüyle kısmen insanın idrakine ve aklına açık olan hususların yanında, kapalı olan devasa bir uzay okyanusundan bahsetmek garip değildir. Nitekim yeni keşiflerle ve yeni dünyalar, yeni sistemler ve yeni galaksiler, vb. ortaya çıkmaktadır.
 
İdrakimiz ve bilimsel birikimimiz her geçen gün değişmektedir, mantık çerçevelerimiz ve felsefi perspektiflerimiz dikey olarak sıçramalar gerçekleştirmektedir. Nitekim I. Newton’ın Principia Mathematica Philosophia Naturalis (Doğa Felsefesinin Matematiksel Yasaları) eserinden bugüne evrende idrak ettiğimiz yasalar ve sahip olduğumuz perspektif zaman içerisinde çok değişmiştir. Her yeni bilimsel sıçramada yepyeni yasaları ve yepyeni ilişkileri görmekteyiz. Bu yasaları devasa astro fizik alanında müşahede ettiğimiz gibi çok daha küçük moleküler biyoloji alanında da müşahede etmekteydik. Ancak bilimsel devrimler o kadar hızla gerçekleşmektedir ki, mesela günümüzde duyguların birer algoritma yapısalı olduğu iddia edilmektedir. Geleneksel Müslüman âlimlerin Kuran’daki ayetin tefekkürüyle “Ruh âlemi emirden bir kanundur çıkarımı” da bu anlamda bir noktaya götürmektedir bizi. Allah’ın (cc) Âlim, Hakim, Bari, Musavvir, Bedi, Muhsi, Mübdi, Halik, Muksit isimleri başta olmak üzere bütün Esma-ül Hüsna’daki Kayyum İsminin tecellisi ile yaratılan muhteşem dünyaların devamı ve canlılığını anlamaya yakınlaşabiliriz.
 
Her varlık ancak Allah (cc) ile kaimdir, vardır ve mevcuttur. “ Kün” (Ol) emri öncelikle ol emrini veren mutlak ve vacip olan Allah’ın (cc) varlığının “Bi kemi keyf” neticesidir, bir başka açıdan işaretçisidir, bir başka açıdan da tezahürüdür. Ancak bu tecelli veya tezahür bizim aklımızla ve bazı özelliklerimizle sahibinin varlığına iman edebileceğimiz sınırların dışına da taşabilmektedir, ancak idrakimizin ötesinde olan bir keyfiyettedir. İmam-ı Rabbani bunu çok veciz bir şekilde ifade eder: “İnnallahe yetecella verâün verâ, verâün verâ ve verâün verâ.” (Şüphesiz Allah (cc) ötelerin ötesinde, ötelerin ötesinde ve ötelerin ötesinde tecelli eder. Veya “İnnallahe verâün verâ, verâün verâ ve verâün verâ.” (Şüphesiz Allahu Teâla ötelerin ötesi, ötelerin ötesi ve ötelerin ötesidir).
 
Var olan her şey varlığı vacip olan Allah’ın (cc) varlığıyla mümkündür, O’na olan intisabı cihetiyle mevcuttur. O’nun Kayyum İsminin tecellisi olmaksızın her varlık her fiil mümteni’dir. Rahman Suresinde gelecek ayetlerinin hakikati ne kadar da düşündürücüdür. “Kullu men aleyhâ fân (fânin). Ve yebkâ vechu rabbike zûl celâli vel ikrâm (ikrâmi)”. (Yeryüzünde bulunan her canlı yok olacaktır. Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin Zâtı bâki kalacaktır –Rahman 26, 27). Bu ayetler var olan her şeyin fani olduğu kadar ilk yaratılışlarının da Allah’ın (cc) yaratmasıyla olduğunu mazmundurlar. Bu yüzdendir ki, Kuran-ı Kerim’de sık sık ilk yaratılış örnek verilir.
 
 Allah (cc), varlığın kaim olması ve devamından önce ilk yaratılışı için elzemdir. Ezeliyet, ebediyyetin lazımı gayrı mufarıkıdır. Hüvel Evvelu vel Ahiru denilir bütün bir cümle olarak. Denilmese de öyle anlaşılır. Biri diğerini lazım kılar. Öyle olunca da eşyanın zamanın gerisine doğru gidilerek ilk yaratılışında Allah’ın (cc) yaratışı açıkça görülür, akledilir, hissedilir.
 
Allah’ın (cc) varlıklarından biri olan zaman ve mekân tıpkı uzayın akıl almaz boşlukları gibi devasa cansız, ışıksız, hayatsız bir fanus iken Kayyum isminin cilvesi olarak varlığa tutunmakta, varlıklar âleminde durmaktadır. Her an bilinmektedir ki, Kayyum isminin irtibatı kesilse zaman ve mekân dediğimiz bu malum meçhuller de yokluğa atılıp gidecektir. Keza dünya üzerinde Zatı Kayyum (cc) adı sistemler, diller ve gönüllerden tamamen silindiğinde dünyamızın kıyametinin kopacağı hadislerde belirtilmektedir.
 
“Allah ki, O’ndan başka ilâh yoktur (Sadece O vardır). Hayy’dır Kayyum’dur. O’nu ne bir uyuklama ve ne de bir uyku hali tutmaz. Göklerde ve yerde olan her şey O’nundur. O'nun izni olmadan, O’nun katında kim şefaat etme yetkisine sahiptir? Onların önlerinde ve arkalarında olanları (Geçmiş ve geleceklerini) bilir. Ve O’nun ilminden, O’nun dilediğinden başka bir şey ihata edemezler (Kavrayamazlar). O’nun kürsüsü gökleri ve yeri kaplamıştır. Ve o ikisini muhafaza etmek (Yerlerin ve göklerin dengesini korumak, gözetmek), Kendisine zor gelmez ve O Alâ’dır (Çok yücedir), Azîm’dir (Çok büyüktür)” (Bakara/ 255). Ayeti Kayyum İsm-i Celilini, diğer esma arasında özellikle irtibatlı olduğu isimler ve tecellileriyle hususi bir surette anlatmaktadır.
 
Özellikle Hayy ve Kayyum isimlerinden hemen sonra “O’nu ne bir uyuklama ve ne de bir uyku hali tutmaz” buyurularak Kayyum İsminin mutlak hakikati ile Zatı Hayy ve Kayyum’da tecelli ettiği ilan edilmiştir. Beşerin ilmi ve ihatası O’nun (cc) muhit ilminden ancak O’nun (cc) dilediği ölçüde ilim ve idrak sahibi olabilir. Her ilim ve idrak sınırı lütfu İlahi ile geçildiğinde ise O’nun Aliyy ve Azim (Yüce ve Büyük) oluşu bir başka keyfiyette anlaşılır, hissedilir.
 
“Allah O Allah’tır ki, kendinden başka hiç bir ilâh yoktur! Ezelî ve ebedî hayat ile bakidir (Hayy), zât ve kemâl sıfatları ile her şeye hâkim olup bütün varlıklar onunla kaimdir (Kayyum)” (Ali İmran/ 2). Tevhit cümlesinin Zata mahsus birinci cümlesinden hemen sonra Hayy İsmi ile birlikte gelmesi İsmi Kayyum ile Tevhit akidesi arasındaki güçlü bağı işaret etmektedir. Diğer yandan, Kayyum İsm-i Celilinin Hayy İsmi burcunda göründüğünü, Hayy İsm-i Şerifinin de Kayyum ism-i Celilinin muhat sisteminde tecelli ettiğini nakıs aklımızla bu ayeti kerimenin tefekküründen anlıyoruz. Doğrusunu Allah (cc) bilir…
 
“Bütün yüzler (İnsanlar), diri (Hayy) ve her şeye hakim olan Allah (Kayyum) için eğilip boyun bükmüştür. Zulüm yüklenen ise, gerçekten perişan olmuştur” (Taha/ 111). Hayy ve Kayyum İsimlerinin Tevhit Akidesiyle irtibatlarını gördükten sonra tevhidin en mühim veçhelerinden birine atıf olarak anlıyoruz ki, Allah (cc) “Hakim-i Mutlaktır”. İslam âlimlerinin en fazla üzerinde durdukları meselelerden biridir hâkimiyet meselesi. Evrenleri kudret eliyle daim diri tutan Allah (cc) karşısında hepimiz haşyetle başımızı eğer, tespih, tefekkür ve tazimde bulunuruz. Kulluğumuzla huzurunda eğilir, tazarru ve niyazda bulunuruz. O’na (cc) ve O’nun kanunlarına karşı isyan ise hiç şüphesiz açık bir zulümdür. Zatı Kayyum ve Zatı Kahhar (cc) zulüm yüklenenleri perişan etmiştir. Amenna ve saddakna.
 
Ey Hayy ve Kayyum olan Allah’ım! Bizleri esmanın hakikatini bilmeye, idrak etmeye ve tefekkürde bulunmaya müştak kıl. Kayyum ismini zikrederken, evrendeki canlı ve cansız varlıklardaki sistemin ve yaşamın devamını sağlayan “Allah’ın (cc) Kevni ve Şeri kanunlarını ilim ve idrak nazarımızda tutmaya müstait kıl. Bir an bile olsa bizleri Kayyum isminin tecellilerinden mahrum eyleme.
 
Zilletlere duçar olmuş Müslüman dünyasına gerçek manada kıyam nasip eyle. Ruhlarımızın, akıllarımızın, hissiyatımızın ve amellerimizin kıyamına müyesser kıl. Âmin.
 
 
ROTAP- banner-

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir