Mu’ızz İsm-i Şerifi

MEHMET ALİ BAL
Mu’ızz İsm-i Şerifi
 
“El-Mu'ızz” İsm-i Şerifi "Dilediğini aziz eden, dilediğine izzet ve şeref verip yükselten, ağırlayan” manasındadır. Bu İsm-i Şerif aynı zamanda “Bütün izzet ve şereflerin Allah’a (cc) ait olduğunu (Aziz olan O’dur), şeref ve izzet verenin de sadece O olduğunu” ifade etmektedir. Dolayısıyla “izzet ve şerefin ancak O’nun (cc) katında aranması” ve “Sadece O’ndan istenmesi gerektiğini” ilan etmektedir.
 
Kuran-ı Kerim’de tevhit manası yüksek ayetlerden biri olan “De ki: "Ey mülk ve hâkimiyet sahibi Allah’ım!" Sen mülkü dilediğine verir, dilediğinden onu çeker alırsın! Dilediğini aziz, dilediğini zelil kılarsın! Her türlü hayır yalnız Sen’in elindedir! Sen elbette her şeye kadirsin!” (Ali İmran / 26) ayeti izzet ve zilleti veren Allah-ı Zülcelali (cc) “Mülk ve hâkimiyet” sahibi olarak buyurmaktadır. Şu halde izzet ve zillet ile mülk ve hâkimiyet arasında bir irtibat olduğunu anlamaktayız. Nitekim bazı İslam âlimleri “İzzet” ile “Allah’ın (cc) hidayet vererek insanı şereflendirmesini” anlamışlardır.
 
“Mu’ızz ve Muzill” isimleri Kuran’da isim olarak değil, fiil olarak geçmektedirler. Mu’ızz dünyada dostlarına düşmanlarına karşı destek verip üstün kılan, ahirette de onları en güzel şekilde ağırlayıp aziz edendir. Enfüsi ve hakiki manada ise Allah’a (cc) itaat etmekten daha üstün bir izzet yoktur. İzzet ve şerefin silsilesini Kuran’da en güzel ve kesin ifadesiyle görmekteyiz: “Diyorlar ki, “(Eğer bu savaştan) Medine’ye bir dönersek kuvvet ve şerefi çok olan (Bizler), zayıf ve düşük olanı (Müminler topluluğunu) oradan çıkaracaktır. Hâlbuki kuvvet ve üstünlük Allah’ın, Resulünün ve müminlerindir; fakat münafıklar bilmezler” (Münafikun / 8 ) Beni Müstalik Gazvesi sonrası nazil olan bu ayeti kerime hem dönemin münafıklarının yüzüne zillet örtüsü serpmekte hem de çağları aşan bir silsileyi bize buyurmaktadır.
Allah (cc) azizi mutlaktır. İzzet O’nundur. Resulü Allah’ı (cc) en yüksek seviyede iman eden, O’nu en fazla tanıyan ve itaat edendir, izzet bundan dolayı O’na da (asm) verilmiştir. En son, Müminler Allah ve Resulüne iman etmişlerdir, bu yüzden onlar da izzet sahibidirler. Bu mantık silsilesi “(Resulüm), şöyle de: “-Eğer siz Allah'ı seviyorsanız, hemen bana uyun ki, Allah da sizleri sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Zira Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir” (Ali İmran / 31) ayeti kerimesinin ilham ettiği silsiledir. Evet mülkü dilediğine veren O’dur (cc). Her kime iman ve hidayet verirse, mahlûkatından kimseye muhtaç bırakmazsa, imanında kuvvet ve metanet vererek onu nefsine mağlup etmezse, bu kişiyi aziz kılmış ve dünyada iken o kişiye “Mülkü” vermiş olur (Esmaül Hüsna Şerhi, M. Ferşad) .
 
İzzeti umumiyetle bizler “Başkalarına karşı, hususen Allah (cc) düşmanlarına karşı üstünlük olarak anlama eğiliminde oluruz. Hâlbuki anlaşılıyor ki, izzet her şeyden önce Allah’ın (cc) dergâhı izzetinde acz ve fakr ile kabul edilme halidir. Bunun nişanesi nefsine mağlup olmamadır. Yiğit düşer, kalkar, hatta zulme maruz kalır, düşmanına esir de olur. Ancak hakiki ise asla nefsine esir olmaz. Şu halde Allah’ın (cc) Mu’ızz ismi tecellisiyle bize bahşettiği izzet her şeyden önce nefislerimizde nümayandır. Zira nefsimize karşı Allah’ın (cc) izzetini muhafaza etmektir. Mu’ızz isminin hakikati önce nefislerimizde ve enfüsi âlemimizde tahakkuk etmelidir. Mesela bir hadisi şerifte “Müminin şerefi gece namazı kılmasındadır. İzzeti ise insanlardan müstağni olup onlara el açmamasındadır” buyurulmuştur.
 
Bu anlam dizgesini bazen yanlış anlasak da Batılıların “Kendini gerçekleştirme teması ve idealiyle” yakınlaştırmak mümkündür. İdeal olan, dünyaya hükmetmeden önce kendine hükmetmektir. Yavuz Selim Sultan bunu başka bir deyişle ve başka bir bağlamda ne güzel ifade etmektedir:
 
“Şi’rler pençe-i kahrımda olurken lerzan
Beni bir gözleri ahuya esir etti felek”.
 
Bu aşkın ifadesi olarak başka anlaşılsa da hakikatin ifadesi olarak anlattığımız manayı ne güzel şerh etmektedir. Mecnun aşkından çöllere düştüğü için Mecnun payesini almış değildir. O “Terki Leyla” edebildiği için Mecnun nişanını kuşanmıştır.
 
Mu’ızz İsm-i şerifinin bir başka tevhit yönü ise insanın kalbinde bir “Ur” gibi büyüyen kibri reddetmesidir. Bütün izzet ve haysiyeti Allah’a (cc) raci kılarak, kibrin de kökünü kurutur. Veyl olsun izzet diyerek kibir gayyalarına yuvarlananlara! “O münafıklar ki, müminleri bırakarak kâfirleri dost ediniyorlar, izzet ve zaferi onların yanında mı arıyorlar! Muhakkak ki bütün izzet ve kudret Allah’ındır” (Nisa / 139). Burada müminleri bırakarak kâfirleri dost edinme vurgusunun kaynağında Allah’ın (cc) izzetinin önüne kendi kibrini ve kibir köpürmelerini de hissediyoruz. Gerçekten de o kibir saikı iledir ki, nice milletler paramparça olmuşlar, İslam’ın düşmanları ile ittifaklar kurmaktan hayâ ve havf etmemişlerdir.
 
Mu’ızz ism-i şerifinin manası ve hakikatini daha iyi idrak etmek için Aziz İsm-i Celilini tekrar anmak gerekir. Aziz ismi öz olarak “İzzet sahibi, her şeye galip olan, mağlup edilmesi imkânsız olan” demektir. Dini âlimlerince “Allah azizdir, her şeye gücü yeter, fakat hikmeti ile kötülerin cezasını tehir eder” şeklinde yorumlanmıştır. Aziz ve Mu’ızz isimleri aynı kökten gelmektedirler.  Aziz İsm-i Celili Kuran-ı Kerim’de 90 yerde geçmektedir. Genel olarak bir başka isimler birlikte zikredilmiştir. En fazla “Hâkim” İsm-i Cemili ile zikredilmiştir. Bunu yukarıda ifade ettiğimiz yorumun kaynağı olarak alabiliriz. Ancak, bu yorumu aşan mahiyeti var olsa gerektir. Yukarıda izzet ile iman ve hidayet ilişkisinde gördüğümüz gibi mutlak ve mağlup edilemez güç ile hikmet sahibi olma arasında da kuvvetli bir ilişki vardır. Bunun yanında, Allah’ın (cc) merhamet ve mahlûkatı için lütuflarına bakın ki, Aziz ismi çoğunlukla cemal sıfatlarıyla birlikte zikredilmektedir.
 
Mu’ızz ism-i celili “Allah’ın kullarını üstün kılıp onurlandırdığını, onlara şeref bahşettiğini” ifade etmektedir. Hidayet vererek onurlandıran O’dur. Mu’ızz adı da ancak ve ancak O’na (cc) mahsustur. Zatında Aziz olmayan Mu’ızz olamaz. Mu’ızz ismi de Muzıll (Zillet veren) ki bu isim daha da ziyadesiyle ahirette tecelli edecek denilmiştir. Zira nispi hakikatlerin baskın olduğu dünyamızda beşer aklı bazen izzet ile zilletin hakikatini ve hakiki sahibini ve hakiki muhataplarını karıştırabilmektedir.
 
Mu’ızz ve ve Muzill isimleri “Aziz İsm-i Celilinin” galaksisinin yıldızlarıdır. Galaksinin merkezinde Aziz İsm-i Celili vardır. Doğrusunu Allah (cc) bilir. Şöyle bir hakikati anlıyorum ki, Aziz İsm-i Celili adeta Allah lafza-i celalinin hariminde olan esmadandır. Beşer ve cinnin aklı idrake kâfi gelmez. Bu yüzdendir ki, birçok yerde başka isimlerle zikredilmiştir. Aziz isminden nebean eden Mu’ızz ve Muzill isimlerinin tecellileri ise umumiyetle beşerin ve akıl ve şuur sahibi varlıkların üzerinde olmaktadır. Bu tecelliler vesilesiyle beşer aklı Aziz İsm-i Celilinin de idrak semasına yaklaşmaktadır.
 
Doğrusunu Allah (cc) bilir, tevhidi hakikat içinde bir manası da şu olsa gerektir: İzzet ve zilleti insanlar çoğunlukla dünyevi ve nispi ölçüler içinde görmektedirler. Dünyevi kudreti izzet ile dünyevi fakru zarureti ve mağlubiyeti zillet ile isimlendirmekte ve öyle anlamaktadırlar. Halbuki her ikisinde de (İzzet ve zillet) tekevvün zincirinde vasıtasız Allah-ül Aziz vel Mu’ızz vel Muzill’in (cc) eserini, tasarrufunu görmek icap eder. İzzet ve zillet için dünyevi vasıta ve nispi kudretlere tekevvün zincirinde asli kuvvet ve tesir vermemek gerekir. Şu halde, izzet ve zillet bazen dünya hayatımızda tam belirgin olmayabilir. Zira her ikisini de veren Zatı Aziz ve Mu’ızz-ı Mutlakın (cc) muradı, meşieti ve hükmü İlahisinin mahiyetini bizler bilemeyiz. Ancak hadiseleri ve insanların hallerini anlamaya çalışabiliriz.
 
Ya Aziz! Ya Mu’ızz! Ya Muzill! Şu mübarek Ramazan ayının feyzi, bereketi ve hayrı vesilesiyle esmanı idrake çalışmayı bizlere nasip eyle. Özellikle dünyevi güçlere, servetlere meyil gösterdiğimiz, bu halden dolayı da hakiki imanın ve salih amelin lezzetini unutmaya meyil gösterdiğimiz şu zamanda bu isimlerinin tecellilerinin hüsnü veçhleri ile bizleri buluştur, kavuştur. İzzet ve zilletin hakikisini ayırt edemeyen idrakimizi, hissiyatımızı sadece ve sadece Aziz, Mu’ızz ve Muzill olan Zatı’na (cc) yönelt. Hidayet ve izzetine müştak ve duçar kılacağın zilletten sakınmış kıl.
Bizim önce iç dünyamızı aziz kıl. Sonra da dış dünyamıza izzet ver. Önce bize hidayetle izzetini tattır, sonra da Zatına düşman olanlara karşı fazilet ve izzetle bizleri üstün kıl. Hâkimiyet ve mülkün yegâne sahibi olan Zatına (cc) iman etmiş bizleri, dünya hayatımızda da başkalarının hâkimiyetine girmekten ve başka değer ölçülerine inanmaktan koru. Bizleri nispi güçleri, servetleri ve değerleri önde tutarak kibrimizin esiri olmaktan, bu sebeple de şirke düşmekten koru. Küçücük nispi güçler, servetler ve iktidarlar peşinde koşa koşa, izzet ile yükselmeyi hayal ederken zillete düşen İslam Dünyasının fertlerine Aziz, Mu’ızz ve Muzill isimlerinin hakikatlerini künhüyle idrak ettir Allah’ım! Âmin…
 
 

 

ROTAP- banner-

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir