Samed İsm-i Şerifi

MEHMET ALİ BAL
Samed İsm-i Şerifi
 
“Samed” İsm-i Şerifi "Hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, herkesin kendisine muhtaç olduğu, ihtiyaçları ve sıkıntıları gideren tek merci" manasında Allah’ın (cc) isimlerindendir.
 
“Aslında hiçbir şeye ihtiyacı olmaması, herkesin kendisine muhtaç olması” keyfiyeti tevhit hakikati ile doğrudan ilişkilidir. Şöyle ki, mesele ihtiyacının olmamasının da ötesinde başka hiçbir varlığa benzememesi, tek ve yekta olması Ulûhiyet ve tevhit açısından mühimdir ve esastır. Nitekim Kuran-ı Kerim’de İhlas Suresinde Ulûhiyetin sahih ve ihatalı tarifinin esaslarından biri olan ikinci ayette yer almaktadır. “Allah sameddir” (İhlas/ 2). İhlas Suresinin diğer ayetlerini de ulûhiyet hakikatinin birer cüzü olarak tekrar edelim: “De ki; O Allah bir tektir./ Allah eksiksiz, sameddir (Bütün varlıklar O'na muhtaç, fakat O, hiç bir şeye muhtaç değildir)./ Doğurmadı ve doğurulmadı. / O'na bir denk de olmadı” (İhlas/1-4).
 
İhlas Suresinin ayetlerini birlikte bir mantık çerçevesini takip ederek okursak, “Allah (cc) (Bir’dir) Tek’tir; bu yüzden Allah eksiksiz ve sameddir; bu mahiyetiyle doğurmadığı ve doğurulmadığı ve O’na denk bir varlığın da olmadığı” zaruri hakikattir. İhlas Suresinin bu ayetlerinin sıralaması değiştirildiğinde mantıki ilişkilerin ön önermeleri veya gerekçeleri değişse de esas hakikat değişmemektedir. Tevhidi Ulûhiyet hakikati, kendinden başka bütün her şeyden müstağni, farklı, eşsiz, mücerret şekilde İhlas Suresinde ilan edilmekte; kendisi dışındaki bütün varlıklarla Ulûhiyet- mahlukiyet ilişkisi dışındaki benzerlikleri ve ilişkileri reddedilmektedir. Yani Allah Ehad’dir, Samed’dir, doğurmamıştır ve doğurulmamıştır, benzeri, zıddı, dengi de yoktur; yaratılmışlar ise Ulûhiyet dairesine giremezler, benzemeleri, o biçime bürünmeleri mümkün değildir, mümteni’dir.
 
Allah’ı (cc) üçün biridir gibi, üçün birleşimidir gibi değişik şekillerde tarif etmeye çalışmak; haşa O’nu insan ile güreştirmek; biri karanlığın diğeri aydınlığın tanrısı olarak ikiye ayırmak; ilkel kabilelerde olduğu gibi mahlûklarından birini tanrı ittihaz etmek; antik Yunanda ve Roma’da olduğu gibi mahlûk tanrılar edinmek batıl inançlardır. İhlas Suresinin ihtiva ettiği hakikatler bu batıl inançları ve hurafeleri reddetmektedir. Allah Bir’dir, Tekdir, Doğmamıştır, Doğurulmamıştır, Dengi ve Benzeri Yoktur.
 
Mutlak ve hakiki güç, zenginlik, rızık sahibi yalnızca Allah’tır (cc). Muztar bir kul zayıf bir sesle yardım dilediğinde ona istimdat eden, cevap veren O’dur (cc). Başka vesileler, veliler, ortaklar ve sebepler bu yardımı sağlayacak değillerdir.
 
Samed İsminin tecellileri kulları doğrudan tevhit hakikatine götüren bir vesile olduğundan, bazı zamanlarda Allah (cc) bizleri muztar ve muhtaç durumda bırakarak kendisine yöneltir. Bazen rızık dileriz, bazen azgın toplulukların saldırılarından himaye için dua ederiz. Her bir sıkıntımız ve ihtiyacımızda O (cc) ilim, hikmet ve kudreti iktiza ettiği şekilde biz kullarına istimdat eder. Zorlukları, darlıkları kaldırır. Bu lütuflarından dolayı da biz kullarından ihtiyaç duyup da isteyeceği bir şey yoktur. Bir karşılık yoktur. O (cc) sadece muztar ve muhtaç kullarının istimdat çığlıklarına Samed ism-i şerifiyle tecelli etmektedir. Mukaddes ve sonsuz hazinelerini yanan ve yalvaran kullarının ihtiyaçları için açar. Belki hazineler açılıncaya kadar O’na yalvarmak, duada bulunmak vakti tayin edilmiş olabilir.
 
Dua vakti ile ihtiyaçların karşılanma vakti arasındaki zaman mesafesi fazla olabilir. Muhtaç kulların bunu sorgulama ve idrak etme kabiliyet ve kudretleri bulunmamaktadır kuşkusuz. Zira farklı isimlerin tecelli dalgaları arasında bizim bilemediğimiz hikmetler ve incelikler söz konusu olabilir. Zira yaşadığımız dünyada esmanın tezahürü tek boyutlu ve sadece bu dünyaya mahsus/ münhasır değildir. Beşeri aklın alamayacağı kadar çok sayıda ve farklı mahiyette tecelli ve tezahürler söz konusudur. Dolayısıyla ihtiyaç şiddetlendikçe, sadece ve sadece O Zatı Ehad ve Samed’e (cc) müracaat etmek lazımdır. Bu müracaatlar tevhit hakikatinin varlık aleminde ziyade parıldamasına ve ilanına vesile olacak tazarru ve niyazların ziyadeleşmesine vesile olacaktır.
 
Dolayısıyla varlık ve darlık zamanlarında, zenginliği verenin O olduğu veya ihtiyaç halinde imdada gelenin de O olduğu bilerek, Zatı Ehad ve Samed Allah’a yönelmeliyiz. Bütün ihtiyaçlarını O’ndan istemeli, her darlık ve sıkıntıdan O’na sığınmalıyız. Fani varlıkların geçici kudret ve zenginlikleri içimizde bir istimdat hissini teşvik etse de “Bu da geçer ya Hu!” deyip, hakiki hazineler sahibine iltica etmeliyiz.
 
Samed İsm-i Şerifinin geniş manası içinde, her daim iman, teslim ve tevhit hakikati dâhilinde kalmalıyız. Rızıktan başlamak suretiyle, iç darlığımızı, hafakanlarımızı, maddi ve manevi eksikliklerimizi O’nun (cc) dergâhına arz etmeliyiz.
 
“Ey Ehadiyeti, Samediyeti ile eşsiz ve benzersiz Rabbimiz, bizleri Esma-ül Hüsna’nın hakikatlerini idrak ve marifet-i Sani iştiyakı ver. Özellikle de Samed isminin tecellilerini diliyoruz, zira Senin dergâhından başka gidilecek kapımız kalmadı. İstimdat çığlıklarımızı ancak sen duyar, İhtiyaçlarımızı ancak sen hazinenden verebilirsin. Bizleri senin Dergahı Samediyyetinin kapısında tazarru ve talepte ve duada bulunarak, senin nezdin dışında her yerde Aziz isminin cilveleriyle izzetli kılınmışlardan eyle. Bizleri Samed İsminin tecelli pırıltılarından az bir kısmıyla da olsa hayatlandır ki, biz de muhtaç ve muztarları yardımına ve imdadına koşalım. Bizi ve İslam alemini Samed İsminin hakikatini idrak ettir. Âmin.”
 
 
ROTAP- banner-

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir