Zamanın Varlığı ve Zamanın Yokluğu

MEHMET ALİ BAL
Zamanın Varlığı ve Zamanın Yokluğu
 
Varlık ve yokluk derken neyi kast ediyoruz acaba? Elbette ki, “Yokluk” mutlak anlamda bizim bildiğimiz ve bilmediğimiz bütün varlık âlemlerinin yokluğu. Henüz varlığının bütün hakikatini bilemediğimiz gibi yokluğun da mahiyetini bilemiyoruz. Ama korkuyoruz! Yokluk insan ruhunun bilerek veya bilmeyerek korktuğu en ürkütücü ve acı verici şey.
 
Peki, yokluk derken eşyanın yokluğunu mu kast ediyoruz, yoksa zamanın yokluğunu mu? Yokluk her ikisini de kapsıyor hiç kuşkusuz. Ancak, yokluğun asli başlangıç noktası nedir? Mesela “Kıyamet” sadece eşyanın kıyameti midir? Ya da varlık sadece maddi evrenle mi sınırlıdır? Biliyoruz ki, “Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun” derken âlemi tek bir boyut veya çeşitlilik içinde düşünemiyoruz. Bildiğimiz ve bilemeyeceğimiz âlemleri tasavvur ediyoruz. Bilemiyoruz ki, bu âlemler birbirinin içinde midir? Birbiriyle irtibatlı mıdır? Yoksa birbirlerinden bağımsız mıdırlar? Yoksa Allah’ın (cc) bazı büyük âlemleri diğerlerini içine mi alıyordur? Hangisi diğerini kapsıyordur? Mesela bir “Karadelik” içinde patlamalar ve dürülerek kaybolan büyük varlıkların yaşadığı süreç bir maddi süreç midir yoksa bir zaman süreci midir?
 
Kuşkusuz kıyametin maddi anlatımlarında büyük hercümerçler yaşanır. En yüksek ve kapsamlı ifadelerini yine Mukaddes Kitabımız Kuran’da buluruz:
 
“Güneş bürülüp dürüldüğü zaman,
Ve yıldızlar solduğu zaman,
Ve dağlar yürütüldüğü zaman,
Ve yüklü develer salındığı (Başıboş bırakıldığı) zaman,
Kıymetli dünya malları terk edildiği zaman,
Vahşi hayvanlar toplandığı zaman,
Ve denizler ateşlendiği zaman” (Tekvir; 1-7)
 
Bu Yaratılışın esrarlı tefekkür ve hayret noktalarından biri olan Kıyamet anında yaratılan olaylar ile zamanın ilişkisi ne olabilir? Güneşin bürülüp dürülmesi sadece maddi bir yaratılış meselesi midir? Yoksa bu bize göre dehşetli maddi hercümercin ancak İlahi Yaratılış açısından bilemediğimiz nice hikmetlerin gerçekleştiği vücut bulduğu hadisenin zaman gibi varlıklarla ilişkisi olabilir mi? Nitekim bizim ışık yılları ile ifade ettiğimiz uzayın uzak mesafelerindeki büyük gök olaylarının bir açıdan da zaman olayları olduğu, karadeliklerin yuttuklarının sadece gezegenler kümeleri değil, zamanın da bizzat kendisi olduğu bilim adamları tarafından söylenmiyor mu?
 
Dış âlemden iç âleme dönersek, göreceli yoksunluk eşyadan mahrum olmak demektir. Yaşamak için zamanımız henüz vardır, sadece eşyadan mahrumuzdur. Ancak, mutlak yoksunluk olan zaman yoksunluğu, zamanın “Yokluk” mahkûmiyeti en ağırıdır. Her şey vardır çevremizde, elimizde, ancak zamanımız bitmiştir, artık yoktur. Hayatın zevali (Zail olması, yok olması) aslında zamanın zevalidir. Zeval kelimesini de genellikle zamanın bitimi olarak kullanırız. Fanilik biraz da zamanın fena bulmasıdır, zamanın faniliğidir. Faniliğin zıddı ebediyettir (Sonsuzluktur).
 
Burada belirtelim ki, geçmiş zaman “Yok” değildir, sadece geçmiş zamandır, kayıt altına alınmıştır, varlığı devam etmektedir. Bazı özel şartlar çerçevesinde irtibat ve ıttıla (Muttali olma) mümkündür. Asıl korkutucu olan “Gelmeyecek olan zamandır”, daha da açıkçası “Yokluktur”.
 
Varlık ve yokluk meselesinin zamanla olan ilişkisini anlamak için şairlerin yüreğine ve aklına bakmak lazımdır. O hassas yürekler hep varlığın aşıdırlar. Varlık ise zamanla kaimdir, zamanla vardır. Yine o hassas yürekler yokluğun korkusuyla titremektedirler. Yokluk demek zamanın âdemidir, zamanın yokluğudur maddenin değil. Bir kere dünyadaki varlığımıza baktığımızda bu bir zaman ile mukayyettir. Meşhur Çile’sini anlatan sultan-u şuara Necip Fazıl o çilenin dehşetini nasıl ifade eder hatırlayalım:
 
“Ateşten zehrini tattım bu okun
Bir anda kül etti can elmasımı.
Sanki burnum, değdi burnuna "yok"un,
Kustum öz ağzımdan kafatasımı”.
 
Yokluk böyle bir şeydir işte! Çilenin de en ateşli en zor anları bu anlar, zamanın zeval ile burun buruna geldiği anlar. Bunu çok aşırı karşılamayalım. Çile’nin başlangıcında da zaten zamanın değişen yüzleri vardır:
 
“Bu nasıl bir dünya, hikâyesi zor
Mekânı bir satıh, zamanı vehim.” (NFK)
 
İnsanın vehimli dünyasında zaman da vehmin bir parçası oluyor. Hâlbuki madde ve zaman gibi hareket ve atalet de, varlık yokluk da Allah’ın mahlûkları, yarattıkları nihai hükümde. Nitekim o zeki ve coşkulu tefekkür sahibi şairimiz bu noktaya geliyor:
 
“Nizam köpürüyor, med vakti deniz,
Nizam köpürüyor ta çenemde su.
Suda bir gizli yol, pırıltılı iz,
Suda ezel fikri, ebed duygusu.”
 
Ardından da zaten Çilenin nihai şükür çığlıkları yükseliyor uyum halinde:
 
“Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök,
Heybem hayat dolu, deste ve yumak.
Sen bütün dalların birleştiği kök,
Biricik meselem sonsuz varmak”
 
Bu o kadar esaslı bir varlık- yokluk anahtarıdır ki, büyük hercümerçleri yaşamaya bile gerek kalmaz. Yahya Kemal’in dediği gibi, zamanın kesintiye uğraması yokluğa atılıştır. Zamandaki anlık kesinti bile Kıyametin kendisi değil midir?
 
“Her rind bu bezmin nedir encamı bilir
Dünyamızı nagah zalam örtebilir
Bir bitmeyecek şevk verirken beste
Bir tel kopar ahenk ebediyen kesilir”.
 
Anlaşılıyor ki, varlık zamanla mukayyettir. Zamana bağlıdır. Zaman yoksunluğu, yokluktan başka bir şey değildir. Biz insanlar gördüğümüz maddenin varlığını esas alırız, asıl kabul ederiz. Hâlbuki zaman olmazsa maddenin de yokluğu zaruri hale gelir. O yüzdendir ki, insan yüreği en çok “Yokluktan” korkar. O yüzdendir ki, insan emelleri en fazla sonsuz cennetleri ister. Doğrusunu Allah bilir ancak, kanaatim odur ki zamanın sonsuz varlığı olmazsa cennetler de olmaz. Beşeri eserlerin hangisine bakarsak bakalım, hepsinde de “Sonsuzluk” çığlıklarını ve arzularını hissederiz. Kul Yaratıcısına da ilk önce zamanın varlığı üzerinden ulaşır; zamanın yokluğundan kurtulmak için yakarır, sonsuz zaman varlığı için de istekte bulunur.
 
Çünkü O (cc) “İki doğunun ve iki batının Rabbi” olduğu gibi “Varlığın ve yokluğun da rabbidir”. Mekanın ve Zamanın da Rabbidir. Zamanın izindeki bütün düşüncelerimiz, tasavvurlarımız, arayışlarımız O’na erişmek içindir. O’nun yarattıklarının esrarını tefekkür etmek içindir.
 

 

ROTAP- banner-

Bir yorum

  1. …Ve tüm kitaplar tek bir kitabı anlamak içindir..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir