“Sizin Hiç Babanız Öldü mü?”

SABRİ ERİK
"Sizin Hiç Babanız Öldü mü?"
 
"Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum
Yıkadılar aldılar götürdüler
Babamdan ummazdım bunu kör oldum"
Cemal Süreya
 
"Her insan, bir dünyadır." derdi babam. "Ne kadar insan, o kadar dünya" diye eklendi bana. "Karışmayın insana ki; karışmasın dünyaları." diye fısıldardı etrafa.
 
Bu yüzden; karışmazdı bana da. Asla karıştırmadı dünyamı. Giydiklerime karışmadı. Bıraktı, ıslandı giydiklerim tüm yağmurlarda. Yalnız içtiklerimi sakladım babamdan. Tüttürürken cigaramı ve içtiğime damıtılmışsa bir şeyler.
 
Sevdiğini de, sevgisini de gösteremedi bana. Saçlarımı hiç okşamadı mesela. Ya da ben hatırlamıyorum. "Seni seviyorum oğlum" diyemedi bana. Bu yüzden olsa gerek, "Seni seviyorum baba!" diyemedim. Böyle görmüş, böyle öğretmişlerdi ona. O tarafım eksik kaldı hep. Elleri olmadı kimsenin başımızda, anam kimse değilse eğer. Eksik yanımız sızlar hala saçlarımızda
 
Mektepli değildi babam. Tabiri caizse alaylı. Okurdu gazeteyi yavaştan, dinlerdi ajansları radyodan, çok sonraları televizyondan. Yazardı notlarını küçük cep defterine. Şişerdi cepleri hesap notlarından.
 
Evet, okumaları avamdı ama "Her insanın kaderini, kendi çabasına” bağlamıştı. İnandıkları bunu söylüyordu ona. Öyle inanıyor, öyle görüyordu insanı.
 
Çok cesurdu benim babam. Tıpkı sizin babanız gibi. Bu yüzden, cesur insanları severdi. Kendinden daha cesurunu da bilmezdi.
 
Çünkü tüm babalar cesurdu.
Çünkü cehenneme meydan okuyordu babam.
Çünkü cenneti harcıyordu babalar sırf çocukları için.
 
Gün geldi yaşlandı babam. Tuttu anamın elinden, gittiler ta Yemen'in yanına. Hicaz'a. Benim için harcadığı cennetini bulmaya.
 
Ne zaman kaybetmişti ki cenneti, bu cehennem coğrafyada.
 
Kâbe’sini gördüğünde, kutsalı büyülemişti onu. Ama biliyordu; cenneti kendisiydi, cehennemi gibi.
 
Yetmişine doğru kalp krizi geçirdi, kara bir cehennemde. Çok sevdiği kara meşe kaplı ormanlarda, uzunca yürütmüşler onu. Yormuşlar babamı. Kalbi dayanamamış o yaşta.
Bir gün sonra duydum kalp krizi geçirdiğini. Çünkü Alamut bu; kuş uçar, kervan geçmez. O sıra yoktum yanında. Hastanede gördüm bir gün sonra. Ve sonra evinden uzakta, İstanbul diye bir şehirde ameliyat oldu kalbinden. Birkaç gün sonra, en son İstanbul'da yoğun bakımda gördüm babamı. Ve bu hastanede öldü babam.
 
Babamın kendisi cennetti. Sizin babanız gibi. Anamın ayaklarının da altındaydı. Ama cehennemi içindeydi. İçin için yanardı cenneti cehennemle.
 
Her insan bir cennetti
Her insan bir cehennem
Öyle öğretti bana
 
Ve cennet uğurladı babamı
Onbin cennet taşıdı babamı omuzlarında
Onbin cennet yâd etti babamı kabristanda
 
Tam on yıl oldu babam öleli. Özlüyorum babamı ilk gün gibi olmasa da.
 
Evet ya!
"Sizin hiç babanız öldü mü?"
 
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir