Bugün Okullu Olduk

SÜNDÜS ARSLAN AKÇA
Bugün Okullu Olduk
 
Uzun  bir tatilin ardından yeni eğitim- öğretim yılına bugün başladık. Sadece çocuklar, veliler ilk günün heyecanını yaşamaz. Kat be kat mesleğine âşık öğretmenler de bu heyecanı yaşar. İçlerinde bastıramadıkları bir coşku, bir sevinç ve heyecan vardır.
 
Kendi öz çocukları kadar benimsedikleri yavrularına kavuşma günüdür. Sıraların, kâğıtların kokusu özlenmiştir. Parmaklarını sertleştiren hatta hastalanmana neden olan tebeşir tozunu bile özlersin.
 
Sana bakan otuz çift gözden yansıyan enerji yok mu, bitirir seni. O ne sevgi akışıdır öyle yaşanılası, duygu dolu ve paha biçilmez.
Öğretmende alışkanlık haline gelen, özlenilen bir şey daha vardır; zil sesi.
 
Duydunuz mu zilin sesini? Bir eğitim – öğretim yılına daha ‘’Bismillah’’ dedik. Çocuklarımın tamamı neredeyse okula gelmişti. Bir Ayşe'miz yoktu o da yoldan gelmiş tabi ki. Uykucu Ayşe bugünü uykuya sattı. Bir de Zeynep’imiz. Zeynep kızımız taşınma durumlarından dolayı bu yıl aramızda olamayacakmış. Üzüldük elbette ki ama şartlar……
 
Okulda ana baba günüydü. Öğrenci kadar veliler de çok heyecanlıydı. İlk günlerinde çocuklarını yalnız bırakmamışlardı. Çocuklarının fotoğraf karelerini aldıktan sonra el sallayarak ayrıldılar yanımızdan. Başbaşalığın güzelliği başladı sonra da. Uzun bir ayrılık ve bayram yaşanmıştı. Birbirimizi merak ediyorduk, neler yapmıştık?
 
Çocuklar öyle saf, öyle içten ve öyle temizdirler ki, onları mutlu eden veya tam tersine mutsuz eden her anı, öğretmenleri ile paylaşırlar. Yeni bir kardeş geliyorsa aileden sonra ilk siz duyarsınız. Aile içinde onu mutsuz eden şeyler varsa bunu da ilk siz duyarsınız. Siz ki anne babadan sonra onun hayatında ve gözündeki en değerli varlıksınız. Sizi bu kadar yücelten bir yüreği öpmez misiniz, onu tüm ruhunuzla sevmez misiniz !?
 
Bir çocuğun hayatında öğretmeni çok büyük bir yer kaplar. Hele ilkokul öğretmeni. Bu nedenle veliler, çocuğunun öğretmenini seçerken, onunla aynı dili konuşacak, anlayacak ve sevgi ile sarıp sarmalayacak öğretmen arayışına girerler.
 
Bu arayışlarında onları haklı buluyorum. Nasıl ki hastalandığımızda her doktora koşmuyorsak  güvendiğimiz, emin olduğumuz bir hekime bedenimizi emanet ediyorsak, usta ararken yaptığı işin kalitesine göre ayıklıyorsak; öğretmende de bu böyle olmalıdır. Nihayetin de onlarda insandır ve hepsi aynı tornadan çıkmış ürünler değildir.
 
Öğretmenin mesleki birikimi, yaklaşımı, bilgisini aktarışı oldukça önemlidir. Daha ziyadesi çocuğumuzla aynı dili konuşabilmesi ve onun yüreğini fethetmesi önemlidir. Aileler çocuklarını tanıdıkları için vaktinden evvel bu arayışa girerler. Tavsiyeler, deneyimler onları bazı öğretmenlere odaklar.
 
Her anne- baba çocuğu için en iyisini ister. Hele bu bir de 4 yıl boyunca eğitimi ile sorumlu olacak öğretmeni ise… Aileden çok onunla vakit geçirecek. Yaşadığımız sürece ilkokul öğretmenimizi hiç unutmayız. İyi veya kötü…
 
Bu nedenledir ki, çocuğa ve ailesine seçme hakkı tanınmalıdır. Zoraki sevmediği bir ortamda 4 yıl boyunca çocuğun kalması bir bireyin daha yolun başında iken kaybına neden olur. Bugün gözü yaşlı minikler gördüm. Sadece minikler değil istediği öğretmene veremeyen gözü yaşlı ebeveynler.
 
Ben bir öğretmenim. Ben olsaydım ben de çocuğum için  aynı şeyi yapardım. Her çocuk her öğretmenle kontak kuramayabilir. İletişim sağlayamayabilir. Tercihler ön planda tutulmalıdır.
 
Eğitim sistemimizi düşününce ve bugünkü eksiklerimizi, sıkıntılarımızı… Hoş bekleniyordu, yıl içinde yavaş yavaş tamamlanır. Acelesi var mı ki!
 
24 yıldır umut ediyorum.  Gün gelecek bizim de yapımıza uygun alıntısız, çalıntısız bir eğitim sistemimiz olacak. Her yıl bir neslin denek olarak kullanıldığı, yapboz tahtasına döndüğümüz bu sistemler ve değişiklikler gerçekten bize hele de öğrencilerimize oldukça zarar veriyor.
 
Bir eğitim-öğretim yılına da eksiksiz musmutlu başlamak isterdim. Belki bizler göremeyiz de gelecek nesil öğretmenlerimiz inşallah görürler. Mesleğimizin bize bıraktığı miras; itibarı ve de yıllar sonra karşımıza çıkan koca yürekler… İtibar kısmı elimizden gitti sayılır.
 
Artık meslek aşkı olan değil yeter ki bir işim olsun diye çaba sarfeden bir nesile sahip olduk. Ve bu neslin hiç kabahati yok, suç onları böyle düşünmeye sevk edenlerde.
 
Öğretmenlik aşkla yapılır bu duyguya bütün ruhumuzla bürünemediysek yetiştirilen nesiller de ruhsuz, maddiyatçı, maneviyatı eksik bireyler olarak karşımıza çıkar.
 
Paul Richer ; ‘’Ekmekten sonra eğitim, bir milletin en büyük ihtiyacıdır.’’ diyor.  Sahi bizim ülkemizde kaçıncı sırada eğitim?

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir