AYŞE ŞENER
Yemekteyiz
süslü korkak bardaklar
her bir nüans için ayrı parça
yer yer simli kurdelalar
her şey çok nizami
bozulmamalı
bilmem kaç parça porselen takımları
hantal tabaklarda olsa da olur olmasa da
“bi’ dıkım” bencillik ikramı
ne niyet var
ne kısmet
ya kalori hesabı
ya kusma ve diyet
tir tir titriyor
eski ocaklar
bir misafir korkusu sarmış evleri
-olduğu gibi görünmemelidir zira
bir olduğu yoktur tüh!-
eski sevinçler tahammül sınırında
gözlerinin içine oturur misafirlerinin
“ne vakit gidecek?” diye erkekler
yorgunluklarını efsaneleştirir kadınlar
“ne vakit gidecek?” diye erkekler
yorgunluklarını efsaneleştirir kadınlar
başa
başa
başa kalkarlar
gayret kaderden boşanmış
şükür suratını fırlatmış
sabır sıfırlanmıştır
kanaat dahi doyumsuz
beyaz sakalların camiden misafir taşıdığı yıllarda yaşamak varmış
evde dolma sararken”e” tülbenti salçalı bir nine olmak
evde dolma sararken”e” tülbenti salçalı bir nine olmak
dünyada kendileri de misafirken
ev sahibi gibi dünyalıları ağırlayanmış o zamanlar
ev sahibi gibi dünyalıları ağırlayanmış o zamanlar
kadınlar
erkekler daha insanmış
o zaman ağlamak yok!
n’apalım
bostan eken
şükür biçen
padılcan kokulu uzun parmaklı ellere
bir küçük tüpten çıkarılmış mucizelere
mükellef maidelere
yerli göklü sofralara, düzenlere
en çok ta anneanneme selam!
sofraya aile efradından hep bir fazla kaşık koyan o güzel'e
eksik kaşıklı sofralardan