Yeni Yıl Düşünceleri

MEHMET ALİ BAL
Yeni Yıl Düşünceleri
 
Anneciğim hilal ilk göründüğünde sevinerek coşkuyla dua ederdi. Ayın belli günlerinde ise sebze kurutmaz, çamaşır yıkamaz, ayın bu gününde olmaz derdi. O’nun bu gibi inançları, duyarlılığı büyüdüğümde bende bir zaman bilinci uyandırdı. Bu bilinç, zamanın başka boyutlarını idrak etmemi sağladı. Sabahın ilk saatlerinin dinamizmi, elmas karası gecelerin yoğunlaştırıcı etkisi, mevsimlerin değişimiyle etkileşen ruh durumu derken yılın bitmesi ve yeni yılın başlaması da dikkatimi çekmeye başladı. Yine bu bilinç sayesinde, “Her bir anı diğer anından farklı zaman boyutlarını” da fark etmeye başladım.
 
Zamanın bu sonsuz akışında oluşan bilinç elbette ki, bazı önemli olaylara ve olgulara dayanır. Doğumlar, ölümler, büyük değişimler, sonsuz çeşitlilikte yaratılış levhaları, vb. zaman şeridinde işaretler bırakırlar. Bu işaretleri okuyabilenler irfan ve hikmete sahip olabilirler.
 
Gücün zirvesindeki bir kişiye böylesi zayıf bir fısıltı yaşamın ve gücün sonsuz olmadığını hatırlatır: “Gün akşamlıdır devletlim, Elbet biz de ölürüz" (Hilmi Yavuz, Bedrettin Üzerine Şiirler). İşte bu irfandır, hikmettir, bilgeliktir!
   
Bazen de zamanın ümitsizlik ve sefalet kokan çürümüş karanlık tünellerinde bir ışık gibi nefes hava gibi davudi bir çağrı duyarız: “Allah murad edende nesil ceyyid olur!”. Bu miskince bir kadercilik değildir kuşkusuz; aksine O’nun muradını anlama dinamizmi ile gelecekten ümit duyma ve şimdiyi de mamur kılma gayretinin ifadesidir.
 
İnsanlar gibi toplumlar da doğar, büyür, gelişir ve ölürler. Bunlar insan yaşamının içine sığdığı zamanın ölçülerinden farklı boyutlarda bir zamana yayılırlar. Diğer yandan insan kendi doğumunu ve ölümünü göremez. Ama toplumlar doğum ve ölüm süreçlerini görebilirler, hissedebilirler, işaretlerini anlayabilirler. Aslında bu zor da değildir. Milletleri ölüme götüren hastalıklar, afetler bellidir. İyilik yapmaktan kaçınıp, kötülüğü sistem haline getirme en belirgin ölüm nedenlerindendir. Ümidi öldürüp karamsarlığı yaşatmak ise yakın ölüm işaretlerindendir. Dürüstlüğün, ahlakın, erdemin hayattan sürgüne gönderilmesi ile insan hakkı ve hukukunun çiğnenmesi toplumun ölümünün güçlü işaretleridir. Afrasyab’ın sarayındaki örümcek ağı bu işaretlerin yanında sönük kalır. “Bum nevbet mizened der tarem-i afrasyab, / Perdadari mikoned der kasr-ı kayzer ankebud..." (Afrasyab’ın balkonunda baykuş nevbet çalıyor, / Kayzerin kasrında örümcek perdedarlık yapıyor…).
 
Toplumların doğumu ve ölümü süreçleri bazen iç içe geçmiştir. Öyle toplumlar vardır ki, kendilerini güçlerinin zirvesinde gördükleri anda yıkılışlarına şahit olmuşlardır. “Mene tekel feres” tehdidine maruz kalan Babil kralı Belşazzar böyle yıkılmamış mıdır? (Mene; Tanrı senin krallığını saydı ve onu sona erdirdi. Tekel; terazide tartıldın ve eksik bulundun. Feres; ülken bölündü Medlere ve Farslara verildi). Bu yüzden değil midir Mekke’nin fethinde şehre giren Hazreti Muhammed (s.a.v.) tevazu ve mahviyetten yüzü devesinin semerine değecek kadar eğilmiş durumdaydı. En kudretli olduğu zamanda en fazla affediciydi. Yusuf’un (a.s.) kardeşlerine karşı kerim ve merhametli oluşu gibiydi. Bu halin tersi ise hayatı seniyyelerinin en zor zamanlarında görülmüştü. Sabırsızlık gösteren, sıkıntı ve zulümlerden bunalan ashabına hep müjdeler vermiş, “Çok acele ediyorsunuz” demişti.
 
Zirvede yıkılan büyük güçler olduğu gibi bazen de yanmış yıkılmış şehirlerin içinden yepyeni güçler ve dinamik toplumlar doğar. Bu tıpkı çürüyen soğan içinden yeşeren bir çiçek veya bitkinin örneği gibidir. Dirilişin bedelini ödeyebilen birey ve toplumlar bunun kendilerinde var oluşunun şahidi olabilirler.
 
Dünyanın henüz yeni yeni toparlanmaya çalıştığı, birçok ülkenin ise hala dipte kalmaya devam ettiği 2022’yi geride bırakıyoruz. Henüz küresel tedarik zincirleri tam tesis edilebilmiş değil. Kan ve baruta bulanmış coğrafyalarda barışın küstürüldüğü açıkça görülüyor. İnsana bırakalım saygıyı yaşama hakkını bile çok gören zalim insan ve sistemlerin hüküm sürdüğü ülkeler azımsanmayacak sayıda. Ne yazık ki bu ülkelerin çoğu İslam dünyasından.
 
Küresel büyük güçlerin arasında daha belirleyici ve acımasız savaş doruğa çıkmış durumda. Bu çatışmaların kesişim noktaları ve izdüşümleri dünyanın muhtelif coğrafyalarına düşüyor. Bu savaşın duracağı sınırı henüz göremiyoruz. İyiliği esas kılacak adil ve erdemli güçlerin doğma ümidi bir tarafa zaman içinde biriken değerler, insanlar, önderler, iyilik sermayesi yok olup gidiyor gözlerimizin önünde.
 
Ancak yukarıda da ifade ettiğim gibi toplumların ve dünyanın doğumu ve ölümü iç içe geçmiştir. Ümit bütün şartlar olumsuzluğa saplandığında bile içimizdeki gücü ortaya çıkarabilir. Bu yüzdendir ki, mukaddes kitabımızda “Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin!” şeklinde net bir emir bulunmaktadır. Ancak ümit şuurlu tutumlar ve güzel davranışlar ile birlikte olduğunda tam anlamını ifade edebilir.
 
İşte ben de kendi alanımda böylesi bir ümit besliyorum. Bu ümidim için yeri geliyor büyük bedeller de ödüyorum. Hangi güzel netice zahmete katlanmadan olur ki? Milletimizin içinde güzel bir şekilde iyiliği emreden ve kötülükten sakındıran önder insanların artacağına inanıyorum. Ahlakın, erdemin, kul hakkının, güzel tutumların, zarif davranışların, kendini gerçekleştirme arzusunun, şaheser yaratma idealinin daha da yaygınlık kazanacağı ümidini yaşatıyorum içimde.
 
Evet, daha güzel ve daha üretken bir tutumu benimser, yaşama arzusu ve ihtirası ve yaşatma idealiyle bir mücadele verebilirsek başarı doğal bir sonuç olacaktır. İçinde bulunduğum lüks sektörünün diliyle ifade edersem, insanlık var oldukça güzellik duygusu ve tutkusu da var olmuştur. İnsanlar ve toplumlar özellikle yükselişe geçtikleri dönemlerde lüks ürün aksesuarlara daha farklı anlamlar yüklemişlerdir.  Bu anlamlar; gücün ve zarafetin sembolü olmaktan bireysel yeteneklerin ve iç zenginliklerinin dışavurumu olmaya kadarki iki uç arasında sıralanmaktadırlar. Bireysel kullanım araçlarının şık, konforlu, işlevsel, vb. olmaları da bu yelpazenin ara kanatlarıdır kuşkusuz. Çağımızın yeni kuşaklarında lüks ürünlerin daha fazla talep edildiği son araştırmalar sonucunda ortaya çıkmıştır. Örneğin Bain& Co ve Altagamma’nın 2022 yılı sektörel raporlarına göre küresel tüketimin %21 artmasının yanında Z ve Alfa kuşağının lüks ürün ve aksesuarlara daha eğilimli olması durumu da dikkate değerdir. Bu durumun da etkisiyle olsa gerek 2030 yılına kadar lüks sektörde bir yükseliş olacağı öngörülmektedir. Bir diğer tespit ise Z ve Alfa kuşaklarındaki yükselen lüks ürün ve aksesuarlar talebinin önceden sadece en üst grupta var iken günümüz toplumunda orta üst ve orta katmanlarda da arttığının gözlemlenmesidir. Bu olguyu insan varlığındaki lüks ve zarif tutkusunun dışavurumu olarak görmekteyiz. Rotap AŞ olarak böylesi küresel eğilimler, ülkemizin ve milletimizin gelecek inşasındaki performansı ve elit kuşaklarındaki yeni değerler, küresel paydaşlarımızla ortak benimsediğimiz stratejiler gibi vektörleri düşünerek lüks sektörüne yeni açılan Nişantaşı Montblanc ve İstinye Park Rotap mağazamız gibi yeni lüks platformlar kazandırdık. Bu çabalarımızın çok yönlü çalışmalarla devam edeceğini vurgulamalıyım.
 
Dileyelim ki, yeni gelen yıl büyük ümitleri, büyük hayalleri, barışı, saygıyı, zarafeti getirsin bize. Anneciğimin yeni hilali gördüğünde ettiği içten duaları biz de yeni yılın güzel geçmesi için edelim. Tıpkı anneciğim gibi yeni yılı coşkuyla, beklentiyle, zamanın kutsal bir hediye olduğunun bilinciyle teşekkürlerle karşılayalım. Zamanın “Her anının diğer anından farklı olduğunun irfanıyla” bu yeni yılı müstesna bir güzellikte yaşayalım. Yeni yılınız kutlu olsun dostlar.
 
ROTAP
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir