SELAHATTİN YILDIZ
Yine Bir Sonbahar
Yine bir sonbahar, yeni bir sonbahar. Yine vaz geçiyor yaprak daldan, yine bir kırışıklık daha ekleniyor göz kenarımıza. Ömrümüzün gelip çattığı bu demde içimize kurulup gitmeyen bu hüzün de ne? Kışlıklar kavanozlara girip dizilirken boncuk gibi rafa, kalın giysiler bir adım ileri çıkarken gardıropta, bizi hangi güneş vazgeçirebilir geldiğimiz bu yerden. Aldık ömür heybesini sırtımıza doldurduk gönlümüzce. Tıpkı o şarkıda olduğu gibi “Bize kâr kalan nedir bu dünya da”
Farklı renklerin ve cins ağaçların barındığı ormanlar gibiyiz. Yeni bir fidanın yanında yüzyıllık çam öylece dikiliyor gururla. Henüz ilk kışını geçirmeye hazırlanan o fidana bir şeyler söylemek gereği nasıl duymaz ki koca yapraklar. Kaç bahar kaç kış gördü kabuklara sarılmış gövdesi. İlk kışlarında ne çok üşürdü oysa. Tıpkı yanında duran şu fidan gibi. Koca ağaçların duldası olmasaydı kaç fidan kuruyup gidecekti. Kabukları sardıkça alıştı soğuğa ve korundu kabuklarıyla. Alışıyor insan her mevsime, hele ki sonbahara. Nasıl alışmaz ki, yıllarca süren her karşılaşmada bir şeyler fısıldadı kulağına.
Kaç kuş dalına budağına yuva yaptı o boylu ağaçların. Kaç kuş kuluçkaya yatıp yavru bekledi dalında. Hepsi de uçup gitti günü geldiğinde. Geri dönüp dalına konanlar olduğu gibi gidip gelmeyenlerle dolup boşaldı dünya. Dimdik duran ağaçların içinin boşaldığını kim görebilir kuşlardan başka. Ağaç kovuklarını kanatlarına siper yapıp ottan çöpten köşkler kurdu o kovuklara. Bizde mi öyleyiz yoksa. Uzak diyarlara gidip gelmeyen kuşların yolda düştüğünü kim gördü karıncalardan başka.
Ağaçların hafızası var mı bilmiyoruz ama vefası çoktur. Bir yere kök saldı mı vazgeçmez toprağından. Ta ki ormancı gelip üzerine çarpı işareti vurup kesilecekler listesine ekleyene dek. Kökü kalır toprakta gövdesi ise “alır başını gider efeler gibi hey” uzak diyarlara. Kimi ev olur insana kuşlara olduğu gibi, kimi yanar ve dumanı savrulur gökyüzüne, kırklara karışır gibi. Köklerinden yeni bir filiz çıkar selam çakar semaya. Ne ormancı ne de müptezel dünya sevdalısı karşı koyamaz bu kusursuz kurala.
Ah bizi şu kalbimizden vuran sonbahar, bize neyi hatırlatıyorsun mahcup bakışlarınla. Yaprakların örttüğü bu eğri büğrü yolda bizi ruhumuzdan yakalayan çıtırtıları duymayı kim istemez ki. Üzerine çürük yaprak kokuları sinmiş bu mevsimden kim vazgeçebilir.